18 Mayıs 2012 Cuma

Ezogelin çorbası


Çorbalar soframızın vazgeçilmezlerinden...
Aslında buzdolabındaki malzemeler belirliyor o gün hangi çorbayı yapacağımı. Bazen yaptığım yoğurdun suyu kalıyor dibinde fazlasıyla, o zaman yoğurtlu bir çorba yapılacak demektir. Bazen bir gün önceden haşlanan tavuğun yada etin suyu oluyor, yada haşlanan makarnanın veyahut mantının suyu... Yada evde kalan birkaç sebzeyle hemen oracıkta oluşturuluveren sebze suyu... Size de tavsiyem bu kıymetli suları mümkün mertebe değerlendirin, asla atmayın. Vitamini ve çorbaya kattığı lezzet elbette tartışılmaz. 
Üstelik Naz içtikçe içim dinleniyor adeta ve "oh, yarasın kızıma, şifa olsun " seslerim yükseliyor her defasında. 
Şahsen ben öyle et suları, sebze suları yada şu vitaminler, bu florlar, o demir ilaçlarıyla büyümedim. Gayet de sağlıklı bir bünyeyim şükürler olsun ki... Bizler bu kadar şanslı değildik diyeceğim ama galiba bizler çook daha şanslıydık. Yediğimizin, içtiğimizin şüphesini duymazdı anne babalarımız...Herşey bu kadar bol ve ucuz değildi ama lezzeti garantiydi, GDO' suzluğu  yada katkısızlığı da. Hiçbirşey bu kadar UHT değildi mesela. Yoğurt ekşir, süt bozulur, kiraz kurtlanır, sucuk mis gibi kokar, kimsenin aklına yüzde yüz dana mı acaba diye bir soru gelmezdi...
Elimden geldiği kadar doğal beslemeye çalışıyorum sevdiklerimi. Mevsimsiz hiçbirşeyi sokmuyorum eve, pazardan alışveriş yapıyorum ve alırken en küçüklerini, en boyutu, şekli birbirinden farklı olanı, mis gibi kokanı almaya çalışıyorum. 
Ekmeğimi kendim yapıyorum, kah makinede, kah elde yoğurarak. Kefirimi ve  yoğurdumu da.
Bahçemde salata malzemelerimi, soğanımı, biberimi yetiştiriyorum. Limon ağacım var bir de iki yıldır bizimle ama kendisinden hala bir haber alınamıyor. Nedendir bilmem, biz yüzüne baktıkça o meyvelerini atıyor aşağı.
Ama ben hala umudumu kaybetmedim, bir gün yiyeceğiz o limonlardan. Ağzını yüzünü buruştura buruştura limon yemeye bayılan kızım yiyecek bir gün o limonlardan...
Evde kalan et suyundan şöyle güzel bir ezogelin yaptım ben de, bol limonla ve afiyetle yendi.
  • 1 su bardağı kırmızı mercimek
  • 5 yemek kaşığı pilavlık bulgur
  • 1 yemek kaşığı pirinç
  • tereyağ+ zeytinyağı
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • kuru nane
  • pul biber
  • tuz
  • 1 tatlı kaşığı un
 Mercimeği, bulguru ve pirinci yıkayıp üzerine biraz su koyup pişmeye bırakın. Piştiğinde içine salçasını koyup ,blendırı tencereye batırıp çıkartmak yani aşağı yukarı hareket ettirmek suretiyle çorbayı bir miktar inceltin. Bu hareketin 6-7 defa yapılması yeterlidir. Malzemenin tam anlamıyla erimesini istemiyoruz, ezogelin çorbasında malzeme biraz ağza gelmeli. Bu arada ben haşlarken içine bir küçücük soğanı da doğrayıp atıyorum, çaktırmadan onun nimetinden de faydalanalım diye. Arzunuza kalmış...
Ayrı bir tencerede unu ve yağı kavurun. Unun kokusu çıkınca  çorbayı ekleyin ve üzerine varsa et suyunuzu yoksa normal su ekleyin. Tuzunu, biberini ve nanesini de isteğinize göre ekleyip kaynadıktan sonra altını kapatın. Lezzeti artırmak için nanesini ve pulbiberini ayrı bir yerde yağda kavurup çorbanın üzerine de dökebilirsiniz. 
 Bu arada yaptığınız kıtır ekmekleri cam bir kapta ağzı kapalı olacak şekilde uzun bir süre muhafaza edebilirsiniz. Ekmekleri fırınlamak yada yağsız tavada kavurmak suretiyle istediğiniz zaman istediğiniz sunumda kullanabilirsiniz, aklınızda bulunsun.
Herkese hayırlı cumalar, bol güneşli bir haftasonu dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız benim için çok değerli ve önemli. Her yeni fikrin, görüşün, düşüncenin bana katacağı birşeyler mutlaka vardır. Hepinize teşekkür ederim.