27 Haziran 2014 Cuma

İşkembe dolması

Çok şükür sakatatlarla aramız mükemmel. Hele dünden beri okuduğum bir yayında kokoreçle neler yapıldığını, ne kadaaar çok çeşit yemek üretildiğini gördükçe kendimden geçiyorum ve bu mükemmel zekaya hayran kalmaktan da alamıyorum kendimi.
Havalar malum, iştah miştah kalmadı bende. Giderek zayıflıyorum, aman Allahım!!!
Bazı olağanüstü yemekler dışında beni çeken pek bişey yok yani bu sıra...Su, meyve, su, meyve,su....
Amaaaa mumbar, işkembe dolması, gömlek dolması....Ne güzel şeylersiniz siz ya Rabbim!



  • 1 adet kuzu işkembe
  • 1 su bardağı pirinç (önceden ıslatılmış)
  • 2 adet kuru soğan yada 1 büyük boy
  • 200 gr kuşbaşı et (daha küçük küçük doğrarsanız muhteşem olur)
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 4-5 diş sarımsak
  • zeytinyağı
  • tuz, karabiber, pulbiber, yenibahar, kimyon...
Pişirme suyuna; 1 adet limon suyu, 2-3 diş ezilmiş sarımsak ve 1 tatlı kaşığı kadar biber salçası, tane karabiber ve 1 adet defne yaprağı da ilave ettim.



Zeytinyağında küp doğranmış soğanı ve küçük küçük kestiğiniz eti güzelce kavurun. Kavrulan ete salçayı,  ezilmiş sarımsağı, süzülmüş pirinci ve baharatlarını ekleyin, güzelce harmanlayıp altını kapatın.
Güzelce yıkanıp temizlenmiş işkembeyi iyice kokusu çıksın diye 1 yemek kaşığı sirke ve 1 yemek kaşığı tuz ile iyice ovun ve 15 dakika kadar bu karışımda bekletip durulayın. Ardından bir süre daha soğuk suda bekletebilirsiniz. 


Ardından işkembeden bir el büyüklüğünde yani yaklaşık 10*15 boyutunda parçalar kesin. Kestiğiniz bu parçaları üç tarafından pamuk ipliğiyle dikin. Dikilmeyen kısımdan, hazırladığınız iç harcını doldurun. İçini çok koymamaya özen gösterin aksi takdirde işkembe patlayabilir. Çünkü işkembe piştikçe küçülür, pirinç ise malum şişer.
Sonra tamamını dikip küçük bir düğüm atın ve düdüklü tencereye yerleştirin. Benim işkembeden 8 tane dolma çıktı. Siz de kişi sayısına göre ayarlama yapın. 
Üzerine limon suyu, salça, sarımsak, tuz, üzerini geçmeyecek kadar su, tane karabiber ve defne yaprağını da ilave edip pişmeye bırakın.
Bir saat boyunca pişirdiğiniz dolmaları çıkarıp sıcak sıcak servis yapın. Afiyetle....
Üst fotoda görüldüğü üzere "aman içi bol olsun!" adlı çalışmam....Patlamaya beş kala....

Önemli not:  "Yerken nasıl olur?"  diye sıkıntıya düşmeyin. İpi asılın gerisi geliyor zaten, düdüklüde o kadar kıvamında pişmiş oluyor ki, sizi hiç zorlamıyor!

23 Haziran 2014 Pazartesi

Bol fındıklı un kurabiyesi

Bazen ve bazı durumlarda bir şekilde beynimizin uyuştuğunu, anlık normal fonksiyonlarını yerine getiremediğini düşünüyorum. Yoksa ardından bu kadar hayıflanmazdık, "nasıl yaptım ben bu işi böyle..." diye...
Ve bazen ne kadar yansak, yıkılsak, başımızı hangi taşa vursak faydasız kalıyor. İşte öyle bir andı ve ben koca aptal "evladım, güzel yavrum" diye diye sevdiğim kanaryamın ayağının kırılmasına sebep oldum, Kıpırcığımın... Yani elbette bilerek olmadı hiçbirşey ama ne olursa olsun bir canın yanmasına, benim yüzümden acı çekmesine sebep oldum ve kendimi nerelere koyacağımı, hangi duyguları içimde taşıyacağımı bilemedim. Öfke, pişmanlık, üzüntü, keder, acıma, sevgi, suçluluk, keşke, keşke, keşke...
Allahım dedim, ben farkında olmadan bir cana zarar verdim, ya bile isteye bir, belki de daha fazla cana kıyabilenler akşam olduğunda başını yastığa nasıl koyarlar. Bırak başını yastığa koymayı, ben gündüzü bile dar ettim kendime. Allah daha beterinden esirgesin...

Neyse ben yine lafı fazla uzatmadan...Allah bir an önce Kıpırcığımın şifasını versin.
Tarif sahibi yine çok tatlı bir velim...Bi sabah "Naz' a da getirdim öğretmenim, ben yaptım annemle" diye bu kurabiyelerden getirdi benim güzel kızlarımdan biri...Aldım ulaştırdım yerine....Çoook sevdi kerata bu kurabiyeleri, sildi süpürdü hepsini.
Dolayısıyla iş başa düştü, hemen tarif alındı, uygulandı....
İçinde yeter miktarda fındık olması da cabası, göz kırpıyor insana bolcana!


  • 250 gr oda sıcaklığında tereyağ
  • 2 yumurta
  • 1 su bardağı pudra şekeri
  • 1 su bardağı dövülmüş fındık
  • 1 paket vanilin
  • 1 paket kabartma tozu
  • 2- 2,5 su bardağı un (malum bizde tam buğday unu kullanılıyor, siz kullandığınız una göre dozu ayarlayın.)
Yaptığım her şeyin muadillerine göre daha esmer olması da bundandır, tam buğdaydan!
Bu arada ben artık neredeyse tüm tarifleri yarım ayar yapıyorum, yani malzemeleri ikiye bölüyorum, böylece hem çabuk bitiyor, dolayısıyla sıkıcılıktan kurtarıyor.


Tereyağ ile yumurtayı güzelce karıştırın. Pudra şekeri, vanilin ve kabartma tozunu, unu ve fındığı da sırasıyla ekleyin ve ele yapışmayan yumuşak kıvamda bir hamur elde edin. İstediğiniz gibi şekil verin ve dooğru 180 derecede önceden ısınmış fırına. 20-25 dakika kadar, üzeri kızarana dek pişirin.




18 Haziran 2014 Çarşamba

Döküm tencere ve tavalarım ve dökümde ızgara çipura

Kim ne derse desin balık dendiğinde tek bir balık için şimşeklerim çakar benim, o da çipuradır. Bu yaşıma kadar, deniz ürünleriyle biraz geç de tanışmış olsam, tatmadığım balık pek yok gibi...Her seferinde bi heyecanlanıyorum, bi umduğunu bulma, çıtayı bi tık yükseltme hevesine giriyorum ama yok, olmuyor. Benim çipuramdan aldığım tadı başka hiçbir balık bana vermiyor. Yani balık ve tüm deniz ürünlerine aşığım, ama o daima ilk sırada...



Tabi herşeyde olduğu gibi, neyi, nasıl pişirdiğiniz çok çok önemli. Hayatımıza önce döküm tava, sonra da tencerelerimiz girdi. Yapandan, edenden, düşünenden, üretenden Allah razı olsun. Onlar geldi geleli diğerlerinin pabucu dama atıldı ve evdeki tencere, tava nüfusu tarafımdan azaltıldı. Çook da iyi oldu.
Önce teflonlar, sonra da seramikler kalktı hayatımızdan, malum seramiklerin de teflonlardan kalır yanı yokmuş. Dolayısıyla şu an mutfağımda toprak ve döküm tencerelerimden başka pek bişi kullandığım yok.
Bir kere ısıdan da acayip tasarruf ediyorsunuz, çünkü döküm, ısıyı eşit olarak dağıttığından yemeğin her tarafı aynı oranda ve daha kısa sürede pişiyor. Altını kapattıktan 5 dakika sonrasında bile hala pişmeye devam ettiğini de hesaba katarsak...
Izgara tavada da balık, tavuk, köfte, et nefis bir şekilde adeta mangal tadında pişiyor sıfır yağ ile...Görsel olarak da başarılı aynı zamanda. Tek yapmanız gereken döküm tencere yada tavanın 8-10 dakika kadar iyice ısınmasını beklemek. Ardından eti yada balığı üzerine koyun ve cızır, cızır, cızır...Hiç yapışmadan pişmesi için de önemli bir detay!
Bu şekilde kurallara uyarak pişirme yaptığınızda temizlemede de sorun yaşamıyorsunuz.
 Tencereleri almadan evvel iyi bir araştırma yapmıştım ve okuduğum en etkileyici cümle; "miras bırakabileceğiniz kadar uzun ömürlü, dayanıklı ve sağlıklı" olmuştu.




Dolayısıyla üzerinde pişen her yemeğe ayrı bir tat ve lezzet katıyor bu dökümler. Şimdi de benim yapmayı en sevdiklerimden biri var, çipuraa!

  • iki adet çipura
  • tuz
  • ezilmiş sarımsak + zeytinyağı
Balıkları güzelce yıkayıp temizleyin. Suyunun süzülmesi için 15 dakika kadar izin verin onlara. Eğer vakit yoksa kağıt havluyla da kurulayabilirsiniz.
Ardından balığın içini dışını güzelce tuzlayın.


Döküm tavayı iyice ısıtın. (8-10 dakika kadar )
Balıkları tavaya yerleştirin. Dilerseniz boş kalan kısımlara benim her zaman yaptığım gibi soğan, biber, domates, patates gibi istediğiniz garnitürleri doldurabilirsiniz. Bi keresinde ikiye böldüğüm kırmızı kapya biberlerinin ortasına da keçi peynirini doldurdum ve sonuç mükemmel oldu. Farklı fikirler denemek mümkün yani...
Bir tarafının kızardığından emin olduktan sonra diğer tarafını çevirin ve bu noktada sarımsak+ zeytinyağı (severseniz birkaç damla limon suyu da ekleyin bu karışıma) karışımını bir fırça yardımıyla balığın üzerine sürün. Her iki tarafı da kızardıktan sonra onu çok bekletmeyin, afiyet olsun.


Bu foto ev yapımı değil, yalnız dikkat çekmek istediğim bir nokta olduğu için burada. Balığın altındaki ekmekler! Nefis bir buluş! Balığı tavadan aldıktan sonra yerine hemen birkaç dilim ekmek koyun ve altını kapattığınız halde, hala devam eden enerjiden yararlanarak ekmekleri hafif kızartın. Hafif yağlı ve kızarmış ekmeklerin üzerine oturttuğunuz balıkları yemenin tadına doyamayacaksınız!

17 Haziran 2014 Salı

#HürriyetSosyal Dünyası Seni Bekliyor!

“Çalışan bir iş kadını güne nasıl başlıyor?” sorusuna cevap olarak; bir iş gününe başlama rutindir bilgisayarın açılması, eş zamanlı olarak kahve hazırlanır ve “bu gün neler olmuş” diye hurriyet.com.tr açılır. Hızlıca gündem takibi yapıldıktan sonra sıra maillere ve bekleyen işlere geçer…
Benimle aynı yönde ilerleyen bir iş günü rutininiz varsa bugün size güzel bir haberim var!  Kahvenize eşlik eden Hürriyet yazarları, gündem yazıları, kültür sanat haberleri, kısaca Hurriyet.com.tr çok daha sosyal!
Eğer siz de benim gibi sosyal medyayı aktif olarak takip edenlerdenseniz Twitter, Facebook ve Instagram gibi sosyal medya platformlarından gündemin de takibini yapıyorsunuzdur. Yani artık tek bir mecra gündem takibi için maalesef yeterli olamıyor.
Yenilenen Hürriyet ise aslında sizi tüm platformlarla bir araya getiriyor. Haber okurken aynı zamanda arkadaşlarınızın ya da aynı konuları okumaktan ve paylaşmaktan hoşlandığınız kişilerin yazılarıyla sizi buluşturuyor.
En baştan anlatmak gerekirse Hürriyet nasıl bu kadar Sosyal? Birkaç adımda alacağınız üyelik ile Hurriyet.com.tr ’ye üye olabilir, üyelik aktivasyonunuz sonrasında Hurriyet.com.tr sayfanızı ilginizi çeken haberlerle kişiselleştirebilirsiniz. Örneğin haber akışınızda çıkmak üzere; kültür sanat, spor, gündem gibi başlıkları seçerken aynı zamanda alt başlıklarla ilginizi çeken haberleri kaçırmamak için sayfanızı ilgi alanlarınız doğrultusunda daha da kişiselleştirebilirsiniz. Daha doğrusu Hürriyet’inizi artık kendinize özel yapabilirsiniz.
Sonrasında profilinizi tıpkı diğer sosyal medya hesaplarında olduğu gibi fotoğrafınız, bilgileriniz, sosyal medya hesaplarınızla entegre hale getirebilirsiniz.
Yazarların haberlerini, onların kendi sayfalarından paylaştığı yazılardan okuyabilir, onlara yorum bırakabilirsiniz. İlginizi çeken haber, yazı, görsel, müzik paylaşımlarınızla Hurriyet.com.tr’yi aktif kullanabilir, öne çıkarttığınız haberlerle Hurriyet.com.tr ana sayfasına yön verebilir, gündemi belirleyen hashtaglerle tartışmalara katılabilirsiniz.
Bir blog yazarı olarak en güzel noktalardan biri ise; yazdığınız blog yazılarınızı Hürriyet Sosyal’deki arkadaşlarınızla da paylaşabilir, onların yazınız hakkında  düşündüklerini/yorumlarını  yine hürriyet sosyal üzerinden alabilir, böylece yazılarınızın çok daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabilirsiniz.
Henüz Hurriyet Sosyal’in dünyasını keşfetmediyseniz aşağıdaki videoyla hızlı bir başlangıç yapabilirsiniz.
İçerik: www.e-gunlugum.com

Bir boomads advertorial içeriğidir.

11 Haziran 2014 Çarşamba

Yumurta kapama

Bu sıra kahvaltılık tariflere fazlaca dadanmış durumdayım. Öyle ki bir sofrada 2-3 farklı tarif denemem oluyor ve bu durumdan ailecek karlı çıkıyoruz. Herkes halinden memnun...
Okulların kapanmasına ramak kala, birtakım özgürlüklerin ilan edilmesinin, gevşemenin, tatile ermenin, ilgili hayaller kurmanın en verimli vaktidir şimdi...



Kaynak: ( aylinle yemek vakti )

  • 4 tane katı haşlanmış yumurta
  • 1 dolu yemek kaşığı tereyağ (halis tereyağıysa tadına doymanız imkansız!)
  • tuz
  • pulbiber
  • toz kırmızı biber

Haşladığınız yumurtaların kabuklarını soyun ve ikiye bölün.
Tavaya tereyağını atıp ısıtın. İkiye böldüğünüz yumurtaları sarısı alta gelecek şekilde tavaya yerleştirin.
Tuzunu ve biberini atıp, ocağın altını açarak biraz fokurdatın. Ocağı kapatın ve sıcak olarak servis yapın.


"Çok yağlı görünüyor, ne olacak o kadar yağ..." falan demeyin. Bir kere deneyin. O yağa ekmeğini bandırmak için bir yarış haline girmeniz pek mümkün görünüyor...

5 Haziran 2014 Perşembe

Kokostar kek

Kek yapmayı seviyorum, pratik!
Fırından çıkan sıcacık keki, hafif ılınınca yemeyi de seviyorum, enfes!
İçi süprizli olan, bu keke de bayılıyorum, dışı çikolatalı kek. Dikkatinizi çekerim kakaolu değil, bizzat çikolatalı ve enfes bi kek. Yerken içine giren çikolata tadını tam anlamıyla alıyor ve "işte bu!" diyorsunuz.
Kekin orjinal tarifi Cafe Fernando' dan.
Kokostar kısmıysa bendenize. Ortaya güzel bişi çıktı, tavsiye ederim. Sunum açısından da on numara bir kek kendileri...


Keki için:

  • 2,5 su bardağı un
  • 1/4 su bardağı kakao
  • 1 çay kaşığı karbonat
  • 3/4 çay kaşığı tuz
  • 1/2 su bardağı kefir veya süt
  • 1/2 su bardağı krema 
  • 200 gr ince doğranmış çikolata
  • 225 gr tereyağ
  • 1 + 1/4 su bardağı şeker
  • 4 yumurta (birinin beyazını ayırın)
  • 1 çay kaşığı vanilin
Kokostar kısmı için:

  • 1 yumurta beyazı (irice)
  • 1/2 su bardağı pudra şekeri
  • 1 su bardağı hindistan cevizi

Öncelikle fırını 170 derecede ısıtın.
Bir kapta un, tuz, karbonat ve kakaoyu karıştırın.
Kremayı tavada ısıtın ve üzerine çikolatayı ekleyin. Eğer o anda evde krema yoksa kaymak yada az miktar tereyağ da kullanabilirsiniz.
Kefiri ekleyin ve buzdolabında soğumaya bırakın. Oda sıcaklığına gelmesi yeterli.
Ayrı bir kapta tereyağile şekeri krema kıvamına gelene kadar çırpın. Üzerine yumurtaları teker teker kırarak ekleyin.
Sogumaya biraktiginiz cikolatali krema karisimini da ekleyin ve cirpmaya devam edin.
Vanilini ekleyin ve ilk hazırladığınız kuru karışımı (unlu karışım) bu kaba ilave edin.
Yağladığınız kalıba (genişçe bir kap seçin, zira büyükçe bir kek oluyor.) kekin yarısını dökün.
Bu arada bir kapta pudra şekeri, yumurta beyazı ve hindistan cevizini iyice karıştırın. Fotoğrafta görüldüğü üzere elinizle küçük topaklar yapıp hamurun üzerine sıralayın.


Üzerine kalan hamuru dökün ve 55-60 dakika kadar pişmesini bekleyin. Pişip pişmediğini kürdan yada bıçak yardımıyla kontrol edin.


Fırından çıktığında biraz ılımasını bekleyin ve dilimleyin.
Afiyet, bal, şeker!