30 Nisan 2012 Pazartesi

herşey seninle güzel anneysen.com' da



Onbinlerce anne ve anne adayının hep birlikte  paylaştığı, araştırdığı ve öğrendiği     bir annelik paylaşımı sitesi "anneysen.com". Herşey seninle güzel artık anneysen.com' da da yer alıyor!
İyi haftalar herkese...

Kurutulmuş domatesli ekmek



İşte size kırmızı kırmızı ve mis gibi domates kokulu, peynir ve zeytinyağının arkadaşlığıyla daha da güzelleşen bir ekmek. Benim için biraz da yeşil acı biber...Ekmek yapma makinesinde farklı alternatifler denemek isteyenler için..

  • 1,5 fincan oda sıcaklığında su
  • 1 çorba kaşığı sıvı yağ
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 3,5 fincan beyaz ekmek unu
  • 1 çay kaşığı şeker
  • 1 çay kaşığı kuru maya
  • 1 su bardağı kuru domates
Kuru domatesi sıcak su ile ıslatın. Islattığınız su 1,5 fincan su olsun, çünkü bu suyu ekmeğimizin hamuruna karıştıracağız daha renkli bir ekmek elde etmek için. Bu arada bahsedilen fincan ölçüsü çay fincanıdır. Domatesleri ıslatmadan önce boylarını küçültmeyi unutmayın.
Ekmek yapma makinenizin haznesine  domates hariç sırasıyla verilen tüm malzemeleri koyun. Makineyi temel programda çalıştırın. Yarım saat sonra malzeme eklemeniz için gelen bip sesinden sonra domatesleri ekleyin. Ekmeğiniz piştiğinde biraz dinlendirin. Sonrasında afiyet olsun. Özellikle hafta sonu kahvaltı sofralarınıza çok yakışacak.

28 Nisan 2012 Cumartesi

Zeytinyağlı kabak



Tek başına bırakıldığında pek lezzetli bişey olmamakla birlikte çok amaçlı kullanılabilen faydalı bir sebzedir kabak. Artık her mevsim bulunmasına rağmen siz lütfen buna aldanmayın ve her türlü sebzeyi meyveyi zamanında tüketin. Ben ilkokulda hayat bilgisi dersimizde mevsimlere göre sebze ve meyveleri tanıdığımızı hatırlıyorum. Kışın turşu kurulur, yazın kiraz yenir, sonbaharda yapraklar dökülür, ayva olur gibi...Malesef şimdilerde öyle birşey söz konusu değil. Ben elimden geldiğince değinmeye çalışıyorum bu konuya derslerimde yeri geldikçe ama... Hiçbirşey eskisi gibi değil ki artık...
Benim en sevdiğim kabak hallerinden biri zeytinyağlı kabak, o yüzden ilk kez alınca pazardan hemen bu yemeği yapmalıydım. Çocukken en sevdiğim yemeklerden biriydi kabak. Annem ocağın altını bile kapatmadan yanına gider, tabağımı uzatırdım. Sıcak sıcak, ekmeğimi bandıra bandıra iştahla nasıl yerdim o tabağı...Annem bi başka güzel yapardı orası kesin. Yaptığım bazı yemeklerde ne olursa olsun asla annemin yaptığı yemeğin tadını bulamıyorum. Ve seni hep çok özlüyorum annecim, pamuk kalplim benim, yumuşacık, güzel annem.
Sulugözün tekiyim ben...
Eveet nerede kalmıştık, gelelim artık şu kabağa.

  • 5 tane kabak
  • 2 büyük domates
  • 2 tane kuru soğan
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • 2 yemek kaşığı pirinç
  • 3-4 diş sarımsak
  • dereotu
  • zeytinyağı
  • tuz
Soğanları küçük küçük doğrayıp yağda kavurun. Üzerine kabuklarını kazıyıp, halka şeklinde doğranan kabakları ve sarımsağı ekleyin. Kabakların üzerine küp şeklinde doğranmış domatesi, salçayı ve tuzunu atın. Yıkadığınız pirinci ve çok az su ilave edin. Çok az sudan kasıt yarım su bardağı kadardır. En son olarak da kıyılmış dereotlarını ekleyerek servis yapın.

27 Nisan 2012 Cuma

Hafta sonu kahvaltısı için: Çingene pilavı

Hafta sonu deyince aklıma gelen en güzel şey...Simit...
Ve yanında bir de masum bi ikili: bal ve kaymak...

Ama bugün çok daha hafif bi tarifim var. Domates, biber, salatalık sezonu açtı artık. Kahvaltı sofralarımıza da kuruldular hemen. Yine de temkinli olmak, koklayarak almak gerek. (ben sebzeleri koklarken bazı pazarcılar bana garip garip bakıyor, ama gerçek meyve sebze kendisi gibi kokmalı değil mi?) 
Hafta sonu kahvaltılarınız için lezzetli, farklı ve yapımı kolay bir alternatif olabilir. 
Benim minik tırtılım da gayet zevkle yedi, tavsiye edilir. Hatta evde yemek olmadığında kolayca da hazırlandığından tazecik ekmekle nefis bir öğle yemeği olabilir. Egeliler bunu daha iyi bilir. Bizim pazarlarımızda yazları pazarcıların önlerinde, ekmeğe katık edilen yegane öğünlerden biridir. Biri domatesi getirir, biri peyniri, bir diğeri ekmeği. Toplaşıp yenilir. Bu durumu gören gözleriniz ve mideniz de bir an önce eve gidip aynısını yapmak için can atar.

  • 1 kase lor peyniri yada çökelek yada kesik( artık siz ne diyorsanız, hepsi ile de güzel oluyor.)
  • 2 domates
  • 2 yeşil biber
  • 1 küçük kuru soğan
  • birkaç dal dereotu (koymasanız da olur, evde vardı, faydası da ortada ben o yüzden ekledim, yakıştı da)
  • zeytinyağı
  • tuz
Ben tercihen domatesin kabuklarını soyuyorum, siz nasıl seviyorsanız öyle kullanın. Domatesi, biberi ve soğanı küçük küçük doğrayın. Varsa dereotunu da incecik kıyın. Bir kapta tüm malzemeleri bir araya getirin ve karıştırın. Sonra da size afiyet olsun.


Eşimin kendi elleriyle topladığı hoş kokulu çiçekler...
İyi ki varsın hayatımda. Ve yalnızca hayatımda bir eş olmakla kalmayıp, her halimde yanımda olduğun, beni tamamladığın, hayatı bu kadar güzel görmemi sağladığın için teşekkür ederim. 


Firik pilavı



Güneydoğu Anadolu turuna çıkana kadar kendisinden haberdar olmakla birlikte firiğin tadı hakkında bi fikrim yoktu. O güzel tur sayesinde Güneydoğu Anadolu' nun muhteşem mutfağının da anlatıldığı kadar olduğunu anladım. Çiğköfteler, lebeniye,bayram  yuvarlaması, oruk, kaburga dolması, künefe... Ve adını şu an hatırlayamadığım daha nice lezzet. Her şehrin kendine özgü ve nefis tatları var. Tabi böyle bi tura katıldığınızda (gerçi bizim her tatilimizin sonu aynı oluyor) valizlere sığamadan, elinizde envai çeşit poşet ve çantalarla dönüyorsunuz. 
Firik aslen Antep' e özgü bir bulgur çeşidi. Buğday başaklrını tam sararmadan toplayıp, yapraklarını ateşte yakarak tanelerini ayırıyorlar. Hafif yanık tadı da oradan geliyor. Rengi de bulgura göre daha yeşil. Son yıllarda artık marketlerde de bulabildiğimiz yöresel ve farklı bir tat.


Sadece firikten bir pilav yaparsanız tadı biraz ağır oluyor bana göre. O yüzden en güzeli bulguru da kullanmak.  Nitekim "Nasıl pişirelim" soruma satıcının verdiği cevap da aynen bu yönde olmuştu. 

  • 250 gr kuşbaşı dana eti yada kuzu eti
  • yarım su bardağı firik
  • 1 su bardağı pilavlık bulgur
  • 1 büyük boy kuru soğan
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 3 tane yeşil biber
  • 2 tane kırmızı biber
  • 1 su bardağı haşlanmış nohut ( ben nasıl olduysa nohut koymayı unuttum, bazen oradan oraya o kadar çok koşuşturuyorum ki bazı şeyler unutulabiliyor galiba)
  • tereyağ+ zeytinyağı
  • tuz
Etleri ve yağı tencereye koyup, etler pişene kadar kavurun. Pişen etlere ufak doğranmış soğanı da ekleyin ve kavurmaya devam edin. Küçük küçük doğradığınız biberleri ekleyin. Ardından biber ve domates salçasını da ilave edin. Yıkadığınız firik ve bulguru da ekleyip kavurun. Üzerine bulgurun üzerini bir parmak geçecek kadar soğuk su ilave edin. En üste haşlanmış nohutu ve tuzunu da ekleyip kapağını kapatın. Suyunu çeken pilavı 15 dakika kadar dinlenmeye bırakın. Afiyet olsun.

25 Nisan 2012 Çarşamba

Buğdaylı yoğurt çorbası



Buğdayı hayatımıza daha fazla sokmak için yaptığım çorbalardan biridir. Şimdi adını hatırlamadığım ünlü bir doktor " Anadolu' daki çocuklara bakın, hepsinin yanakları kırmızı kırmızıdır, neden çünkü doğal besleniyorlar, çünkü buğday yiyorlar" demişti bir keresinde. O günden sonra hiç aklımdan çıkmadı o söz. Naz henüz doğmamıştı o zaman ama ben kararımı vermiştim. Benim çocuğum da öyle yanakları kırmızı kırmızı, kanlı canlı ve çok sağlıklı olmalıydı. Oldu da galiba  çok şükür...
Bana kalırsa yoğurtla yapılan bütün çorbalar çok güzeldir. Bunun da çok leziz bişi olduğunu söylememe gerek yok herhalde.

  • 2 su bardağı kadar yoğurt (evde yapılan yoğurtlar daha sıvı oluyor daha önce de belirtmiştim, o yüzden yoğurdu bol tutun, ama yoğurdunuz koyu kıvamlı ise daha azı da yeterli olacaktır. Unutmayın ki yoğurt bu çorbaya lezzet katıyor)
  • 1 yumurta ( yine daha önce de belirttiğim gibi yoğurtlu çorbalarda ben akını sarısını ayırmıyorum, bi deneyin siz de)
  • 2 yemek kaşığı dolusu un
  •  1,5 su bardağı haşlanmış buğday
  • tuz
Üzeri için:

  • tereyağ
  • kuru nane
Yoğurt, yumurta ve unu güzelce çırpın ve bir kenara ayırın. Tencereye yaklaşık 4 bardak su koyun. Su kaynayınca bir gece önceden ıslattığınız ve haşladığınız buğdayı tencereye ekleyin. Yada artık benim gibi yapıyorsanız rahatsınız. Daha önceden haşlayıp, porsiyonlara ayırdığınız buğdayı kolayca kullanabilirsiniz. Üstelik bu şekilde buğdayı salatalara da ekleyebiliyorsunuz, gayet de doyurucu oluyor. Ardından kaynayan tencereye hazırladığınız yoğurtlu karışımı ve tuzunu da ekleyin . Böylece bir taşım daha kaynadıktan sonra ocaktan alın. 
Üzeri için tereyağını kızdırın. Ocaktan alınca naneyi ekleyin ki nane yanmasın. Servis ettiğiniz çorbaların üzerine naneli tereyağını gezdirin. 
Çocuklarınızın da çok severek yiyeceği bir çorba olacağından emin olabilirsiniz, tabi sizin de...



24 Nisan 2012 Salı

Elma soslu muhallebi




Naz bu muhallebiyi büyük bi iştahla yerken ve sonrasında koca bi kaseyi bitirince  "acaba fazla mı yedi???" diye endişelendiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Tatlı dünyasıyla arası fazla iyi olmayan eşim bile "çok hafif olmuş, bitiverdi, yok mu başka?" deyince gayet şaşırttı beni. 
Elma sosuyla muhallebinin uyumu çok başarılı. Açıkcası yapmadan önce elma ile sütlü bi muhallebinin birbirine yakışıp yakışmayacağı konusunda ufak da olsa bi tereddütüm vardı. Ama bir kaşık aldıktan sonra bu muhallebiyi başka başka meyvelerle de denemek gerektiği fikri doğdu aklıma. 

  • 5 tane büyük boy elma
  • 5 su bardağı süt
  • 2 çorba kaşığı un
  • 2 çorba kaşığı nişasta
  • 1 paket vanilya
  • 1 paket krem şanti
  • 1,5 su bardağı şeker
  • 1 çay kaşığı tarçın
Krem şantiyi 1 su bardağı süt ile çırpın ve bir kenara alın. Geriye kalan 4 bardak sütü, unu, nişastayı, vanilya ve 1 su bardağı şekeri bir tencereye alıp pişirin. Muhallebi kaynayıp, kıvam alınca ocaktan alın. İçine hazırladığınız krem şantiyi ekleyip mikserle çırpın. Ayrı bir yerde kabuklarını soyup, yarım ay şeklinde doğradığınız elmaları, tarçını ve yarım bardak şekeri pişirin. Pişirirken içine çok az su ilave ederseniz kıvamı daha başarılı olacaktır.
Elma sosunun bir kısmını kaselere servis edin. Üzerine muhallebiyi pay edin. En son olarak da kalan elma sosu ile kaseleri süsleyin. Bizim evde ceviz çok sevildiğinden ben üste kalan elma sosuna biraz dövülmüş ceviz ekledim ve öyle servis ettim. Yumuşak bi muhallebiden hafif bi kıtırlığa geçiş oldu böylece. 


Benim fındık kurdum muhallebisinden son kaşığını alırken...
Koca kase biterken bile hala nasıl iştahla yediği belli oluyor sanırım...





 

Karides güveç




Balık restoranına gittiğimizde gözlerimin titizlikle aradığı ilk şey karides güveç olur her defasında. Jumbo karides kullanıldıysa yapımında, yani karides eti ağzınıza geliyorsa lokma lokma...  Bu şöleni anlatmaya sözler yetmez, tadını çıkarın. 
En son balık almaya gittiğimizde balıkçımız bize artık yiyebileceğimiz son taze karidesin bu olduğunu söyledi. Zaten gözüm vardı, bu söz üzerine hemen atıldım paketin üzerine. Kendiniz temizleyecekseniz eğer biraz titizlik gerektiriyor. Kabuğundan çıkartması kolay. İşin zor kısmı bağırsağını söküp atmak, biraz özen istiyor dediğim gibi. Ama  geriye de muhteşem bi lezzet kalıyor. Bugün de çok kolay bi tarifini veriyorum karidesin. 




  • 500 gr karides
  • 4-5 tane yeşil biber (varsa kırmızı kapya biberi de koyun, yakışır)
  • 2 büyük domates
  • 3 diş sarımsak
  • 1 tane kuru soğan
  • 1 çay kaşığı biber salçası
  • 1 yemek kaşığı soya sosu
  • tuz, karabiber, taze nane ve taze fesleğen
  • mutlaka tereyağı tavsiye ederim, ama tercih sizin zeytinyağı da yakışır
  • defne yaprağı
  • rendelenmiş kaşar peyniri
Karidesleri tereyağında kavurun. Kavrulurken soya sosunu ekleyin. Soğanı ince ince doğrayıp tavaya atın. Bu arada bir tane defne yaprağını da tavanın içine bırakın. Kavrulan soğana ince doğradığınız biberleri ekleyin. Dövülmüş sarımsağı, biber salçasını ve domatesi de biberler kavrulduktan sonra tavaya atın. Domatesin ardından tuzu ve karabiberi ve taze baharatları ekleyin. Bu ara tam mevsimi, siz de benim gibi taze taze tüketebilirsiniz bu otları. Küçük bir saksı ve biraz toprakla, mutfağınızda bile yetişebilirler. Malzemeler piştiğinde ve yemeğiniz suyunu çektiğinde ocağın altını kapatın. Defne yaprağını da çıkarmayı unutmayın.
Güveç kaplarına paylaştırdığınız karidesin üzerine kaşar peyniri serpin ve önceden ısıttığınız fırında üstü kızarana kadar bekletin. Fırını yüksek ısıya ayarlayın, güveçleri de fırının üst rafına yerleştirin. İsteğimiz sadece üzerinin kızarması çünkü.

22 Nisan 2012 Pazar

Soslu tavuk ve arpa şehriye pilavı


Az zamanda yapılan yemeklerimden biri daha...
Tadı da yerinde...
Bu hafta içinde hızlı ve pratik olmak zorunda olduğum çok zaman oldu. Bu yemek de onlardan biri, yanında güzel bir salata ile gayet leziz bir öğle yemeği menüsü oluşturabilir. Benim gibi "göğüs eti" kelimesini duyduğunuzda yüzünüzü buruşturuyor, tadını pek sevmiyorsanız bu yemek için bi kez daha düşünün derim. Çünkü burada tavuğun göğsü olduğunu anlamıyorsunuz bile. Gayet lezzetli bir etiniz oluyor.
Soslu tavuk için:
  • 2 adet tavuk göğsü
  • yarım fincan zeytinyağı
  • yarım fincan süt
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • 2 yemek kaşığı soya sosu
  • 1 yemek kaşığı bal
  • tuz
Göğüs etini kuşbaşı olacak şekilde doğrayın. Tüm malzemeleri ve doğradığınız tavuk etini bir kapta güzelce harmanlayın. Vaktiniz varsa bu aşamada tavuğu sosta bekletebilirsiniz, elbette sosu içine çeken tavuk daha lezzetli olacaktır. 
Tavayı kızdırın ve kızgın tavaya etleri bırakın. Tavukların kızarması ve tavanın ısı kaybetmemesi açısından etleri hemen alt üst etmeyin. Bu noktada ocağınızın ateşi yüksek olsun. Daha sonra, pişmeye yakın ocağın altını kısarsanız gayet başarılı bir pişirme işlemi gerçekleştirmiş olursunuz.
Tavuğumuz hazır, sıra geldi arpa şehriye pilavımıza.

  • yarım paket arpa şehriye
  • tereyağ+ zeytinyağı
  • sıcak su
  • tuz  
Bu pilavı çok seviyorum. Ama ben zaten pilavın kendisini çok seviyorum. Herşeye yakıştırabilirim pilavı. Bahsettiğim pirinç pilavı, pilavların hasıdır kendisi ama bu da çok mu çok güzel oluyor. Eğer varsa mutlaka et suyu kullanın, lezzeti katlanıyor.
Tencereye yağı ve şehriyeleri koyun. Şehriyeler renk değiştirene kadar kavurun. Ardından üzerini bir parmak geçecek kadar sıcak su koyun. Tuzunu da ekleyip kısık ateşte suyunu çekene, arpa şehriyeler yumuşayana dek pişirin. Piştikten sonra aynı pirinç pilavında yaptığımız gibi üzerine kağıt havlu örterek demlenmeye bırakın. Ancak dikkat edin, makarna ailesinden gelen şehriyeler kolaylıkla birbirine yapışabiliyor. Bunu önlemek için arada bir pilavınızı şöyle bir karıştırmanızı tavsiye ederim.
 Özellikle et yemeklerinin yanına çok yakışıyor ve klasik pilavdan farklı bir alternatif oluyor. Dediğim gibi bir de et suyu ile yaptıysanız, enfes...



21 Nisan 2012 Cumartesi

Naz 1 yaşında!



Güzel kızımın doğum gününü kutladık geçen hafta. O günden bu yana da günler fazla yoğun geçti. Yoğun ve uzun aslında, fazlasıyla da yorucu. Üzerinden sadece bir hafta geçmiş oysa. Kimi zaman su gibi akar gider vakit, kimi zaman da böyle durgun su gibidir. 
Evde misafirlerimiz vardı. Her öğün nefis yemekler yapıldı, yendi. Hemen fotoğrafı çekilebilenler de oldu, açlığımıza yenik düşüp direk tüketilenler de...
Doğum günümüze gelince, o, su gibi akıp geçen zaman mefhumundan...
Geçen bir yıl da öyle...
Artık herşeyi çok iyi anlayan, sürekli etrafını gözlemleyen ve yapılan her hareketi taklit eden, kitap, kalem ve boya meraklısı, kahverengi boyayı çikolata sanarak ısrarla dişleyen, kopartamayınca yılmayan, yerinde duramayan, yaramaz bi kızım var. 
Sevgili Betül' den aldığım çok güzel bir dilek var bugünlerde aklımda yer eden: "Kocaman gülüşlerle dolu bir ömür diliyoruz annecim biz sana ve tüm çocuklara..." 
Seni çok seviyoruz güzel kızım, Güzel Naz' ım...
Hep mutlu ol yavrum...

18 Nisan 2012 Çarşamba

Fırında levrek

Çocukken hiç hazzetmezdim  balıktan. Saatlerce minicik bir balık etini çatalla dürter dururdum. Meğer balığı taze taze, denizden çıktığı gibi yemek lazımmış. Şile' de deniz kenarında küçük tekneler var, tutulduğu gibi balığı pişirip önünüze koyan, tadı damağınızda uzunca süre yer eden... 
İzmit' te yaşadığımız sürece taze balık konusunda şanslıydık. Marmaris' te de bu konuda sorun yaşamadık. Hatta bendeniz öyle bir aşama kaydettim ki, "denizden babam çıksa yerim" mertebesine ulaştım. Evde de kalamar, karides, yengeç ne varsa denizden çıkan zevkle yapar ve tüketir oldum.
Misafirimiz geldiğinde de sık sık yaptığımız bir balık tarifim var bugün. Hem yiyen herkes çok beğeniyor, hem de pratik oluyor. Bu tarifte balığa tadını sarımsak ve zeytinyağı veriyor, bir de bolca soğan.

  • 2 büyük boy levrek ( bizim aldığımız 2 tane levrek 1 kg geldi, biz fileto yaptırdık aldığımız yere.yani tam ortadan ikiye böldüler balıkları, siz bütün halinde de kullanabilirsiniz)
  • 2 büyük boy patates
  • 4 tane kuru soğan
  • bolca sarımsak
  • varsa domates, biber
  • zeytinyağı
  • tuz
Fırın tepsisine yağlı kağıdı serin. Bir kapta zeytinyağı ile dövülmüş sarımsağı ve biraz da tuzu karıştırın. Bu karışımı yıkanmış ve temizlenmiş levreklerin tamamına bir fırça yardımıyla sürün. Soyulmuş patatesleri ince halkalar halinde doğrayın. Fırın tepsisinin altına yerleştirin. Bunun üzerine yağladığınız levrekleri yerleştirin . Levrekleri temizlerken üzerine atılan çiziklerin içine sarımsak yerleştirmeyi unutmayın. Ardından halka halka doğradığınız soğanları tepsinin kenarlarına döşeyin. Varsa domates ve biberi de ekleyin. En üste kalan yağlı sosunuzu yine fırça yardımıyla sebzelerin üzerine sürün.



250 derecede önceden ısıttığınız fırında balıkların üstü kızarana kadar pişirin. Nefis kokular zaten mutfağınızı saracaktır. Yanında bol salata ile size afiyet olsun.

Unutmadan aynı tarifi çipura ile de yapabilirsiniz. Her ikisine de çok yakışıyor ve çok leziz oluyor balıklarınız. 


16 Nisan 2012 Pazartesi

Brokoli çorbası


Çok da leziz bişey değil bana göre brokoli. Farklı şekillerde tatlandırırarak tüketmeye çalışıyoruz elbette. Ama " şöyle bi brokoli canım çekti, olsa da yesek " dediğimiz bir sebze değil malesef. Buharda pişirip soya sosu ile ocakta şöyle bi çevrilmiş hali ve çorbası, brokolili lezzetler arasında favorilerim.
Çorbası da farklı bir alternatif oluyor. Yapımı da kolay. Eğer pazardan fazlaca aldıysam bir kısmını buharda tutup dondurucuya da atabiliyorum, ileride yapacağım çorbalarda kullanmak üzere.

  • 250 gr brokoli
  • 1 küçük boy kuru soğan
  • 2 yemek kaşığı un
  • zeytinyağı+ tereyağ
  • 1 su bardağı süt yada 1 paket (200 ml krema )
  • tuz
Brokoliyi çok küçük parçalar halinde doğrayın. Ben önceden haşlamıyorum, vitaminli suyunu da çorbada içebilmek için. O yüzden minik minik doğruyorum ki kolay pişsin. Tencereye yağı ve rendelediğiniz soğanı koyun ve kavurun. Soğanlar kavrulunca unu ekleyin ve karıştırın. Bu iş için çırpma teli kullanın. Ardından 4 bardak suyu ekleyin. Su kaynayınca doğradığınız brokoliyi tencereye ilave edin. Brokoli pişince krema yada sütü ekleyin ve bir taşım kaynadıktan sonra ocaktan alın. 

14 Nisan 2012 Cumartesi

Cevizli sosyete mantısı



Kayseri' ye gitmeden önce orada yiyeceğim güzel mantıları düşledim hep. Normal değil mi ama, insan gittiği yerin meşhur lezzetlerini tatmak istiyor. Ve şunu gördüm ki, Kayseri mutfağı zengin ve kaliteli bi mutfak. Lezzetli etleri, etin en güzel yerinden yapılan pastırmaları, çeşit çeşit mantı ve kesme makarnaları, birbirinden güzel şarküteri ve kahvaltı ürünleri var. Şurası kesin ki, herşeyi bir de yerinde tatmak lazım. Ben pastırmadan çok hoşlanmam ama Kayseri' de yediğim pastırmayı yemeğe doyamadım doğrusu. Bizim marketten aldıklarımızla kıyas kabul etmez...
 Mantıyı da bizim usulden farklı yapıyorlar. Biz haşlayıp üzerine sarımsaklı yoğurdu, en üste tereyağlı sosumuzu dökeriz. Onlar domates,biber püreli, hafif salçalı suda pişirip üzerine bi miktar yoğurt döküyorlar. Mantı boyutları da gerçekten minicik, kapatma şekilleri de farklı. Ben bu şekilde olanını da sevdim ama favorim bol yoğurtlu olanı galiba...
Eğer  o an için hamur açmaya üşendiysem ve canım çok fena mantı çektiyse birkaç yolu var benzer tadı elde etmenin. Bunlardan bir tanesi de bugün sizlerle paylaşacağım şekli. Bir de şöyle bir güzelliği var bu durumun, bu şekilde yaptığınız mantıyı misafirinize de sunabiliyorsunuz, değişik ve hoş oluyor.



  • 3 adet yufka (siz istediğiniz miktar yufka ile yapabilirsiniz, ben biraz çok yapıp haftasonu misafirlerim için dondurucuya atmayı planlıyorum, bu arada bir yufkadan 4 tane mantı çıkıyor)
  • 2 büyük boy kuru soğan
  • Yarım su bardağı kısırlık bulgur
  • yarım su bardağı ceviz
  • Yarım demet maydanoz
  • 300 gr kıyma
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • zeytinyağı
  • tuz, karabiber, pulbiber, kuru fesleğen, kuru nane
  • sarımsaklı yoğurt
  • tereyağ
  • toz kırmızı biber
Tavaya yağı ve kavrulmak üzere kıymayı koyun. Kıymalar kavrulurken yarım bardak bulguru da sıcak suyla ıslatın. Cevizleri de ağza gelecek şekilde küçültün, çok ezilmesinler. Kıymaların üzerine küçük doğranmış soğanı ilave edin ve kavurun. Bu karışıma biber salçasını, önceden ıslatılmış bulguru, cevizi, kıyılmış maydanozu ve en son olarak da tuzunu ve baharatlarını ekleyin. Ocağın altını kapatın ve iç malzemeyi soğumaya bırakın. 
Daha sonra  bir yufkayı eşit olarak dörde bölün. Her bir parçanın geniş ve yuvarlak olan bölümüne iç malzemeden koyun ve kenarlarını kapatarak sigara böreği gibi sarın. Uç kısmını su ile ıslatarak yapışmasını sağlayın. Ardından yufkayı gül böreği gibi içe doğru yuvarlayarak şekil verin. Pişirmek için az yağda kızartma yada üzerine yağlı su sürerek fırınlama gibi iki yönteminiz var. Ancak bana sorarsanız ne olursa olsun kızartılınca daha bi lezzetli oluyor. Fırınlamak isterseniz de yüksek ısıda sadece üzeri kızarana kadar pişirin. 
Kızartınca bir kağıt havlu üzerine alırsanız fazla yağını da çekmiş olursunuz. Sarımsaklı yoğurdu üzerine dökün. Tereyağında toz kırmızı biberi kızdırın ve şöyle bi gezdirin. Afiyet olsun. 

12 Nisan 2012 Perşembe

Mahlepli kurabiye



Nefis bişey... Gerçekten...İçine giren yağ miktarı ilk başta gözünüze biraz fazla gelebilir ama her gün yemiyoruz ki böyle şeyleri. Arada bir, kalabalıkla birlikte tüketiliyor bu lezzetler çoğunlukla. Hem ayrıca 50 kadar kurabiye çıkıyor bu hamurdan, düşünün yani...
Ben çok fazla kurabiye sever biri değilim, ama bu tam benlik, ne tatlı ne de tuzlu denebilecek cinsten. Pişerken eve yayılan mahlep kokusu da cabası...Piştiği anda tepsinin başına üşüşüyor insan, ardı ardına kaç tane tükettiğinizin farkına varamıyorsunuz. Mutlaka denenmesi gereken bi lezzet..


Mutlaka belirtilmesi gereken bir başka nokta ise bu kurabiyenin bayatlamaması, günlerce tazecik kalabiliyor anlayacağınız...

  • 250 gr margarin yada tereyağ ( oda sıcaklığında)
  • 1 çay bardağı zeytinyağı
  • 2 yumurta ( birinin sarısı içine, beyazı ayrılacak)
  • yarım fincan sirke
  • yarım çay bardağı şeker
  • 2 yemek kaşığı yoğurt
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 2 tatlı kaşığı mahlep
  • 5 su bardağı un
  • 1 kase susam
Un, yumurta akı ve susam hariç diğer tüm malzemeleri bir kaba koyun ve yoğurun. Yumuşak ve ele yapışmayan bir hamur elde ettiğinizde üzerini streç filmle  örtün ve buzdolabına kaldırın. Dolapta 15- 20 dakika dinlenen hamuru tezgah üzerine alın. Hamurdan küçük parçalar koparın ve oklava kalınlığında rulolar yapın. Bu ruloları verev şekilde ikişer cm kalınlığında (çok kalın olmamasına dikkat edin) kesin. Kestiğiniz hamurları önce çırpılmış yumurta akına, sonra da susama batırın. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üstü hafif kızarana kadar pişirin.

11 Nisan 2012 Çarşamba

onbirnisan...



Daha dün gibi... 
İlk ağlayışını duyduğum an nasıl hıçkıra hıçkıra ağlamıştım, ömründe hiç ağlayamamış, ilk kez o an, orada ağlıyormuş gibi. Olduğum yerden olanca gücümle seni görebilmeye çalışmış, yanağın yanağıma dokunana kadar geçen birkaç saniyeye bile katlanamamıştım... Mutluluğun bi başka hali, paha biçilmez, yerine başka bişey konulamaz hali bu...
"Seni camdan bi kutuya koymak istiyorum, kimseler üzmesin, kırmasın seni, dayanamıyorum" diyen anneni anlamak sonuna kadar...
Kalbinde hep bi sızıyla dolaşmak, bir gülüşüyle dünyanın en mutlu insanı oluvermek.
Yada kıyamamak hep...
 Öpmek, öpmek, öpmek ama doyamamak...
 Uykudayken bile onu izlemek ve varlığına inanamamak, "bu güzel şey bizim kızımız mı şimdi? " diye sorup durmak birbirine...
Bizim gözlerimizin bu dünyada gördüğü en güzel şeyin, kızımızın, Nazımızın doğum günü bugün. 
Zamanın ne kadar hızlı geçtiğine inanamıyor insan. İlk mumunu üfleyecek, ilk pastanı keseceksin yada biz,  senin yerine yapacağız bunları...
Hep mutlu ol yavrum, ömrün hep güzelliklerle, iyilikle ve sağlıkla geçsin. O güzel kalbini kırmasın kimseler, o tanıdık tanımadık herkese gülücükler dağıtan güzel yüzün hep gülsün. 

10 Nisan 2012 Salı

Zeytinyağlı enginar


Pek çok insanın önyargıyla yaklaştığı bir sebze olmakla birlikte benim favori lezzetlerimden biridir. Çocukluğumdan beri bu ve bunun gibi pek çok sebzeyle büyüdüğümden olsa gerek, önyargı oluşturacak zamanım olmadı. Zaten konu yemekse önyargıya yer yoktur bende. Deneyip bakmak, ondan sonra karar vermek gerek. Kaldı ki yine de karar vermek için erken bence. Çünkü çok daha güzel ve usulünce pişirilmişini henüz yememiş olabilirsiniz. Zeytinyağlı dolma  mesela, çok severim, ama bazen öyle dolmalar görüyorum ki insanın elini süresi gelmiyor...Hemen karar vermemek lazım... 
Bu hayatta ağzıma süremeyeceğim tek şey kadınbudu köftedir benim. Adını duyunca bile tüylerim ürperir. Lezzetinden değil elbet. Üniversitede ilk yılımdı. Okulun yemekhanesinde yedik yemeğimizi. O gün öyle şiddetli bir bulantı baş gösterdi ki bende,resmen yatağa düşürdü. Birkaç gün hasta yattım, kendime gelemedim. Bir daha da ağzıma koymadım, koymam da...
Bunun yanında belli olduğu üzere yemek ayırt etmem. Çok şükür hane halkı da öyle. Enginar da "Oooo enginaaar" şeklinde karşılanan bir yemektir bizde, kereviz gibi. Kocamın evlendikten sonra başlayan, beni hayretler içinde bırakan ve kendi kereviz sevgimi sollayan kereviz aşkı var bir de. Terbiyeli kereviz aşkı...
Çok faydalı sebzeler tabi bunlar. Enginarın karaciğer üzerindeki etkisini bilmeyen yoktur sanırım. Bizim oralarda enginarın hiçbir yeri atılmaz. Saplarından, başından, yapraklarından, hepsinden ayrı yemek yapılır. Hepsi de çok lezzetli olur. Ben bugün klasik zeytinyağlı enginar yaptım. 
Enginarı soyulmuş halde alabileceğiniz gibi kendiniz de alıp soyabilirsiniz, çok da eğlenceli oluyor bana göre çevire çevire soyması. Kararmaması için hemen limonlu suya atmayı da unutmayın.
  • 6 tane enginar
  • 1 tane kuru soğan (arpacık soğan varsa onu kullanın, daha hoş görünüyor)
  • 2 tane havuç
  • 2 tane küçük boy patates
  • 1 küçük kase bezelye
  • 1 yemek kaşığı un
  • yarım limon suyu
  • 1-2 tane kesme şeker
  • zeytinyağı
  • dereotu
  • tuz
Tencereye yağı ve dörde bölüp çok da küçültmediğiniz soğanları koyun. Soğanlar kavrulunca küp küp doğradığınız patatesi ve havucu, ardından bezelyeleri ekleyin. Bir miktar kavrulunca üzerine biraz kaynar su koyun ve sebzelerin pişmesini sağlayın. Sebzeler pişince enginarları koyun tencereye ve kapağını kapatın. Enginarın pişip pişmediğini kontrol edin.Tuzunu ayarlayın ve 1-2 tane kesme şeker ekleyin. Ayrı bir kapta limon suyunu, unu ve bir miktar suyu karıştırın. Pişen enginarın üzerine dökün ve suyuna karıştırın.Bir taşım kaynadıktan sonra ocaktan alın. Soğuyunca üzerine ince kıyılmış dereotuyla süsleyerek servis yapın. Afiyet olsun . 

9 Nisan 2012 Pazartesi

Kendimce pratik bilgiler 1



Bunlar naçizane kendi gördüğüm, yaşadığım birtakım pratik bilgiler. Paylaşmak istedim, devamı da gelecek...
  • Maydanoz, dereotu, marul vb. yeşillikleri buzdolabında daha uzun süre saklamak için güzelce yıkayın, bir miktar sirkeli suda bekletin, yıkayın ve bir havlu sererek bir süre kurumasını bekleyin. Kağıt havlu döşediğiniz saklama kabına yeşillikleri yerleştirin ve ağzını sıkıca kapatın. Yeşillikleriniz bir haftadan daha uzun bir süre sararmadan ilk günkü gibi kalacak, bu durum kullanım için de çok pratik olacaktır. Eskiden maydanoz vs aldığımızda yarısını biz, diğer yarısını da çöp yerdi, artık hepsini biz yiyoruz.
  • Tavuk yada eti marine etmek için en az bir gün önceden eti süt ve zeytinyağına yatırın. Süt eti çürütecek, zeytinyağı yumuşatacak bu sayede et kurumadan yumuşacık pişecek demektir. Sütün eti çürütmesi olumlu anlamda kullanılır. Buna sarımsağı eklemeyi de unutmayın, varsa taze otları da, biberiye, kekik gibi...
  • Buzdolabınızın kötü kokmasını ve bakteri üretmesini engellemek için herşeyi ağzı kapalı halde muhafaza edin. Koku oluşumunu engellesin diye bir bardağa yarısına kadar sirke koyun, dolabınızın kapağına yerleştirin. Sirke bütün kokuları emecek, dolabınız ferah ferah kokacaktır.
  • Yumurta haşlarken haşlama suyuna biraz tuz atarsanız yumurtanız daha kısa sürede pişer.
  • Artık vazgeçilmezimiz olan su kaynatma makinelerini( ketıl deniyor ya) yada kireç tutan çaydanlıklarınıza biraz sirke ekleyin. Üzerini suyla doldurun ve kaynatın. Kireçten eser kalmayacaktır.
  • Zamanla lekelenen, hatta  kararan çatal bıçak ve bu tür araçlarınızı bulaşık makinesinde yıkarken kapağına ayda bir çamaşır suyu dökün, hepsi pırıl pırıl olacak.
  • Yoğurt mayalarken mayasına bir tatlı kaşığı bal yada toz şeker ilave ederseniz daha lezzetli bir yoğurdunuz olacaktır, ayrıca faydalı bakteriler şekeri severler, bu da yoğurdun mayalanmasını garanti eder.
  • Fırınınızı temizlerken Sirke kullanın. Aksi takdirde fırınınızı çalıştırdığınızda kalan deterjan artıklarının yeni pişen yemeğinize transfer olma olasılığı çok yüksek.
  • "Soğan beni ağlatmasın" diyorsanız biraz buzdolabında yada dondurucuda soğutun. Soğuk soğan suyunu salamayacak, dolayısıyla sizi ağlatmayacaktır.
  • Pataeslerinizi buzdolabında saklarsanız yeşermez ve tomurcuklanmazlar.

Zeytinyağlı semizotu


Yoğurtlusu, salatası, zeytinyağlısı...Hepsi de çok güzel olur. Şimdi tam zamanı, pazarda bol bol var, çok da ucuza. Yine bir bağını 50 kuruşa satıyorlar. Demir ve C vitamini açısından zengin, sayısız faydasının yanı sıra uzmanların özellikle diyette iken  bolca tüketilmesini önerdiği çok da lezzetli bir bitki semizotu. Özellikle çiğ tüketilmesinin daha faydalı olduğu biliniyor bir çok sebzede olduğu gibi. Çok pişirmek her zaman sebzeleri besin değeri kaybına uğratıyor. Ama ben bu yıl daha ilk kez eve giren semizotunun çok sevdiğim yemeğini yapmak istedim öncelikle, bir dahakine salatasını yada yoğurtlusunu da yaparız. Nasılsa çıktı artık, her hafta alınır bizim eve.


Malzemeler:
  • 1 bağ semizotu
  • 1 büyük boy kuru soğan
  • 2-3 diş sarımsak
  • 2 büyük boy domates
  • 2 yemek kaşığı pirinç (pirinci önceden sıcak suyla ıslatın )
  • zeytinyağı
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • tuz
  • sarımsaklı yoğurt


Semizotunu güzelce yıkayın. Dikkat edin ve tepeleri tohumlu olmayanları alın. Semizotunu mümkünse elinizle yada metal olmayan bir bıçak ile doğrayın. Bu güzelliğin tüm vitaminini kaybetmeyelim değil mi? Soğanı küp küp doğrayın ve yağda kavurun. Üzerine salçayı ve doğranmış sarımsağı ekleyin. Domatesi de küçük küçük doğrayıp, tuzunu da ekleyip tencereye atın. Suyunu salınca önceden ıslattığınız pirinci ve semizotunu ilave edin. Pirinçler piştiğinde ki, çok pişmesini beklemeyin, çünkü siz ocağı kapattıktan sonra pirinç pişmeye devam edecek, tam kıvamına gelecektir. O yüzden çok pişirmeye çalışmayın pirinçleri ki, semizotları da vitaminlerini kaybetmesin. Üzerine sarımsaklı yoğurtla servis yapın.

7 Nisan 2012 Cumartesi

Tarhana çorbası


Her memlekette farklı yapılır tarhana. Kimisi daha beyazdır, kimisi portakal gibi turuncu... Kimisi toz halindedir, kimisi kağıt gibi kurutulur, kimi de hamur topağı gibi kalakalmıştır. Kahramanmaraş' ta kağıt gibi incecik halde kurutur onu kıtır kıtır çerez gibi yerlermiş. Biz de gittiğimizde almıştık, farklı olmakla birlikte güzel de bi tadı var. Yine gitmeli de almalı aslında, gitmişken bir bahane ile dondurmasından da yemeli. Hayatımda yediğim iki dondurma kazınmıştır aklıma, onlardan daha güzelini de yemedim daha. Biri Santorini' de (meşhur ve benim epeyce rüyalarımı süsleyen ve hakikaten rüya gibi bir yunan adası) yediğim dondurmaydı. Orda saatlerce kalıp bütün çeşitlerinden yiyebilirdim ama mümkün olmadı tabi. Diğeri de Maraş' ta yediğimdi elbette. "Anlattıkları kadar varmış" diyor insan. Keçi sütü kullanıyorlarmış yaparken, dolayısıyla kolay erimiyor ve müthiş lezzetli bişey oluyor. 
Gelelim bizim tarhanaya. Bizim tarhanamız şekilde görüldüğü gibi portakal rengi ve  toz halinde. Sağolsun her yaz kayınvalidem yapar tarhanamızı, elleri dert görmesin. 


Bizim tarhananın olmazsa olmazlarıysa kuru börülce, kuru biber ve sarımsaktır. Tam bir kış ve şifa çorbası haline gelir böylece. 

  • 5 yemek kaşığı kuru tarhana 
  • 3-4 diş sarımsak 
  • 1 su bardağı haşlanmış kuru börülce
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • 5-6 tane kurutulmuş biber( ben yazdan patlıcanı oyup, biberi de ortasını alarak kurutuyorum)
  • tereyağ+ zeytinyağı
  • tuz
Tarhanayı yarım saat önce sıcak suyla ıslatın ki iyice yumuşasın, topakları gitsin. Tencereye yağı, salçayı ve kuru biberi koyun. Salçayı kavurduktan sonra ıslattığınız tarhanayı ekleyin ve karıştırın. Hemen ardından 2-3 bardak daha su ilave edin. Rendelenmiş sarımsağı da ekleyin. Kaynadıktan sonra haşlanmış börülcesini  ve tuzunu ilave edin. Bir iki taşım daha kaynadıktan sonra çorbanız hazır. Afiyet olsun.

Terbiyeli tavuk haşlama



Eğer bir adet düdüklü tencereniz varsa çok pratik, bir o kadar da vitaminli ve lezzetli bir yemek. Hiçbir ön hazırlık gerektirmez, hazırlaması en fazla on dakikanızı alır, lezzeti ise garanti. Tavuğun bir bu haine, bir de kızarmış çıtır kanatlarına asla hayır diyemem. 


Malzemeleri şöyle:

  • 4 tane tavuk baget( kişi başı 2 bagetten hesaplayabilirsiniz, gayet doyurucu oluyor, benim bu kez evde 2 tane tavuk budum vardı , onları kullandım, kişi başı birer tane olarak)
  • 3 tane patates
  • 3 tane havuç
  • 2-3 diş sarımsak
  • 1 çay kaşığı tane karabiber
  • 8-10 dal maydanoz
  • 2 yemek kaşığı un
  • yarım limon suyu
  • tuz
Düdüklü tencerede için; havuç ve patatesleri soyun. Eğer büyük boy ise üçe, orta boy ise ikiye bölün. Birlikte piştiklerinden boylarını büyük tutuyoruz ki yemeğin içinde erimesinler. Tencereye tavuğu, patatesi, havucu, doğradığınız sarımsağı,tane karabiberi, doğranmış maydanozu ve tuzu koyun. Bir kapta unu, limon suyunu birleştirin ve biraz da su ekleyerek unu açın. Bu karışımı da tencereye ekleyin. Son olarak 4 bardak suyu da ilave edin ve pişmeye bırakın. 
Eğer düdüklü tencere kullanılmayacaksa tavuğu tencereye koyun. Üzerine 5 bardak su ve tane karabiberi ilave ederek haşlayın. Haşlanan tavuğa yine aynı büyüklükte doğranan patatesi, havucu ve sarımsağı ekleyin. Sebzeler piştiğinde tencereye maydanozu atın. En son un, limon suyu ve az miktar su ile yaptığınız terbiyeden azar azar ekleyerek ve karıştırarak ilave edin. Tuzunu ekleyin ve bir taşım kaynadıktan sonra ocağın altını kapatın.
Yemeğe ayrıca yağ ilave etmiyoruz çünkü zaten tavuğun yağı yeterli geliyor, fazlasına gerek yok. 

5 Nisan 2012 Perşembe

Etli nohut ve yıldız şehriyeli pilav

 Nasıl bir kas ağrısı, nasıl bir acıdır bu böyle. Kabus gibi bir gece geçirdim ve sabah soluğu hastanede aldık. Gerçekten dayanılmaz, Karagöz' le Hacivat gibi sağ kolum vücuduma yapışık geziyorum, hareket ettirmek ne mümkün. Her zamankinden daha yavaş ve çok garip bi şekilde yazıyorum şu anki yazımı. "2-3 haftada geçer, ama lütfen dikkat edin, üzerine yatmayın, ilaçlarınızı kullanın, ağır kaldırmayın kızınızı mesela, yoksa kronikleşir" diyen doktora hafif bir tebessümle baktım "ne diyorsun doktor beycim sen" şeklinde. Kızımı kaldırmamak mı...Sabahtan öğleye kadar kucağıma alıp onu doyasıya mıncıklayamadım diye içim içimi yedi benim, ayrıca kim bakacak benim minik sıpama. Bi de ben en çok sağ yanıma yatmayı seviyorum, o nolucak... Elbette daha dikkatli olmam gerekiyor ama yaşarken bazı şeyler de çok mümkün olmuyor.
 Ve her zamanki duamı tekrarladım bugün yine." Allah kimseyi hastaneye düşürmesin ama onları da başımızdan eksik etmesin." Sağlık çok değerli bi hazine gerçekten, en ufak bi aksaklık bile size dünyayı dar edebiliyor. Herkese sağlık dolu günler diliyorum ve geçiyorum her daim eşimin yüzünü güldüren, onu çok mutlu eden yemeğimiz etli nohuta. Benim bu yemekle tanışmamsa sadece beş yıl öncesine dayanıyor. Evvelinde hiç yemedim bu yemeği, ama karşımda bu kadar çok seven biri olunca sık yaptığım yemeklerden biri oldu.




Malzemeler:

  • 3 su bardağı haşlanmış nohut (haşlanınca iki katına çıkacağından ortalama 1,5 bardak nohut ıslatmanız yeterli olacaktır)
  • 250 gr dana eti(kemikli bir etle daha lezzetli olacağına emin olabilirsiniz)
  • 2  tane büyük boy kuru soğan
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 3-4 diş sarımsak 
  • zeytinyağı
  • tuz
Nohutu bir gece önceden ıslatın ve ertesi gün pişirin. Bunun için varsa düdüklü tencere kullanın. Başka bir tencerede doğradığınız soğanı yağda kavurun. Etleri tencereye koyun ve kavurmaya devam edin. Etler saldıkları suyu çekene kadar kavurun. Suyunu çeken etlere salçayı, rendelediğiniz sarımsağı da ekledikten sonra tencereye 2-3 bardak kadar sıcak su ilave edin. Etler piştiğinde nohutu ekleyin. Bir taşım daha kaynattıktan sonra tuzunu ilave edin ve ocağın altını kapatın. 



Yanına bir de pilav yaptım:

  • 1 su bardağı pirinç
  • tereyağ+ zeytinyağı
  • 2 su bardağı et suyu veya tavuk suyu
  • yarım su bardağı yıldız şehriye
  • tuz
Yıldız şehriye yeni keşfim, çok sevimli, bir kere de pilavda denemek istedim. Pirinci güzelce yıkayın ve yarım saat önceden bir miktar sıcak su ile ıslatın. Anneden kalma bir alışkanlık ben ıslattığım suya biraz da tuz atıyorum, nedenini en kısa zamanda öğrenmeliyim sanırım. Tencerede yağı eritin ve yıldız şehriyenizi kavurmaya başlayın. Şehriyeler pembeleştiğinde suyunu süzüp yıkadığınız pirinci ekleyin ve pirinçler saydamlaşana kadar bir güzel kavurun. Ardından hazırladığınız sıcak et yada tavuk suyunu tencereye ekleyin. Tuzu ekleyin, ocağın altını kısın ve pişmeye bırakın. Pilavınız göz göz olduğunda yani suyunu çektiğinde ocağı kapatın ve nemini alması için bir kağıt havluyu kapağın altına yerleştirin. 15 dakikalık bir dinlenmenin ardından pilavınız hazır.

3 Nisan 2012 Salı

Mercimek çorbası


Kayınpederimdi bu çorbayı ilk beğenen ve "bambaşka" bulan. Daha sonra ne zaman eşimin ailesine gitsek ( ki ilk günün ardından mutfak bana bırakılır her seferinde ) bi mercimek çorbası yaparken buldum kendimi. Farklı olan nedir yada başkası nasıl yapar bilmem, ben bi yemeği yapmadan evvel hayal ederim. Ne yakışır, içine neleri koysam kaldırır, hangi usülle pişmelidir gibi... Önce bunları kurarım kafamda, sonra da uygulamaya geçerim. Klasiğin dışında olmayı, kendi lezzetimi vermeyi severim, abartmadan...Elbette araştırırım, incelerim, yerli yabancı yemek bloglarını takip ederim ama aynısı olmaz yaptıklarım, benden bişeyler olur mutlaka. Birçok tarifi okurken içinde birbirine yakıştıramadığım bir malzeme gördüğümde daha fazlasını okumam.  
Nitekim bu blogda yer alan her tarifte olduğu ve olacağı gibi bu da benim mercimek çorbam. Ve neticede bunlar benim tatlarım , benim birikimim, benim mutfak sevgim, emeğim, mutluluğum. 
 Ben bir öğretmenim ve bir yıldır ücretsiz izindeyim, kızımla meşgul, sahalardan uzaktayım, özlüyorum işimi, çok da seviyorum ama kızımı daha çok seviyorum, onun en güzel ilklerini birebir görmek, doyasıya yanında olmak istiyorum...Çalıştığım zamanlarda, okuldan çıkıp eve geldiğimde mutfağa girmek, her gün çeşit çeşit şeyler yapmak bana terapi gibi gelirdi. Şimdilerde o kadar konsantre çalışamasamda (artık mutfağımda yalnız değilim çünkü, minik bi yardımcım var)  hala en sevdiğim şey mutfağım, alet edavatım ve yemek yapmak...13 yaşında ilk yemeğim olan patlıcan musakka ile başladı bu serüven ve hala devam ediyor. Annemin evde olmadığı bir gün yemeği ben hazırlamak istedim ve... Afiyetle yedik. Annem neyin nasıl yapılacağını, nasıl pişeceğini öğretmemişti oysa. Tek yaptığım onu gözlemlemek ve uygulamaktı, birçok konuda olduğu gibi... O yumuşacık insanı hep gözlemledim ve çok şey öğrendim ben annemden.
Benim usül mercimek çorbasına gelince:
  • 1,5 su bardağı kırmızı mercimek
  • 1 tane havuç
  • 1 küçük soğan
  • tereyağ+ zeytinyağı
  • 2 yemek kaşığı un
Küçük bir tencereye yıkadığınız mercimeği, ufak ufak doğradığınız havucu ve doğranmış soğanı koyun. Üzerine 3 bardak su ekleyin ve pişmeye bırakın. Mercimekler piştiğinde bu karışımı blendırdan geçirin. Başka ve daha büyük bir tencereye yağı ve ardından unu ilave edin. Unu kokusu çıkana kadar kavurun. Blendırdan geçirdiğiniz mercimeği tencereye ekleyin. Üzerine mümkünse 1 bardak et suyu ilave edin, yoksa sadece su da olur ama et suyunu tavsiye ederim. Çorbanın kıvamı koyu geldiyse biraz daha su ilave edebilirsiniz. Tuzunu ekleyin ve kaynadıktan sonra ocağın altını kapatın. 
Eğer sarımsak tadını ve aromasını seviyorsanız üzerine ayrı bir yerde biraz tereyağı kızdırın. Bunun içine 2 diş sarımsağı rendelemek yada havanda dövmek suretiyle ekleyin. Biraz sarımsağın tadını yağa vermesini bekleyin ama sakın yakmayın. En son bi miktar pulbiber ilave edin ve altını kapatın. Bu sosu çorbaları servis ettiğiniz kaselere ekleyin arzuya göre. Deneyin bakalım, beğenecek misiniz? Bol limonu da unutmayın...

Etli pazı sarması



Dolma sarma işleri kendimi bildim bileli benim işimdi. Annem patlıcanı biberi oyar, temizler, yapraksa haşlar, hazır ederdi. Ben de bu arada içini hazır ederdim, sonra da birlikte geçerdik başına. Ben illaki hazırlanan içten yemek isterdim, karnımı doldururdum anneme göstermeden,gizli saklı o iç malzemeyle. Ne tatlı gelirdi anlatamam. Şimdi bütün malzeme önümde duruyor ama yiyen yok, tadı yok ...
Şahsen sarma olayında işin içine etin karışmasını sevmiyorum, zeytinyağlı hali daha hafif ve güzel geliyor. Ama söz konusu pazıysa bi miktar et istermiş, öyle buyuruldu. Ayrıca pazının biraz bulgur istediğini düşünüyorum, tek başına pirinçle biraz yavan kalıyor sanki. Ama bunların hepsi damak tadı elbette, sizin nasıl sevdiğiniz önemli, ben kendi tarifimi veriyorum:

  • 200 gr kıyma
  • 2 büyük boy kuru soğan
  • 1 su bardağı pirinç
  • yarım su bardağı pilavlık bulgur
  • zeytinyağı
  • 4-5 diş sarımsak
  • 2 bağ pazı
  • 1 tatlı kaşığı toz kırmızı biber
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 4 tane yeşil soğan
  • 2 tane taze sarımsak
  • nar ekşisi
  • tuz, karabiber, nane, pulbiber
Pazı bu ara pazarda çok bol ve çok ucuz, bir bağ pazı 50 kuruşa satılıyor. Hatta "3 tanesi bir lira" diye bağıranını bile duydum. Madem öyle değerlendirmek lazım, üstelik besleyici de bir bitki. Ancak dikkat etmek gerek, pazı kolayca haşlanabilen ve kolay yırtılabilen yapraklara sahip. O yüzden suyu kaynatın ve yıkadığınız, saplarını kestiğiniz  pazıları sıcak suya daldırıp çıkarın yeter. Ayrıca kestiğiniz sapları atmayın, soğan ve zeytinyağı ile kavurun, üzerine ister yumurta kırın, isterseniz sarımsaklı yoğurt dökün. İkisi de nefis olur, aklınızda bulunsun. 
Soğuk sudan geçirdiğiniz pazıları bir kenara alın. Pirinci yıkayıp suda ıslatın. Tavaya kıymayı koyun ve güzelce kavurun. Kavrulan kıymaya ince doğradığınız soğanı ekleyin. Kavrulurken 4-5 diş sarımsağı içine rendeleyin. Soğan ve kıyma kavrulunca domates ve biber salçasını da ekleyin. Daha sonra önceden ıslattığınız pirinci ve yıkadığınız ama ıslatmadığınız bulguru da ilave edin. Pirinci ıslatıyoruz çünkü pazı kolay piştiğinden pirinç diri kalıyor, bulgur ise kolay pişiyor ve ıslatmaya gerek kalmıyor.
Yeşil soğanı ve taze sarımsağı ince ince doğrayın. Bu ikiliyi koymayabilirsiniz. Ben bahçemde bolca yetiştiriyorum ve hep eklerim sarmama, dolmama, ayrı bir tat kattığına inanıyorum, ama ince doğramak şart. Güzelce harmanladığınız harca toz biberi, tuzu, baharatları ve nar ekşisini ekleyin. Son kez karıştırın ve ocaktan alın.
Bu tarz yemekleri ve daha bir çok yemeği toprak tencerede pişiriyorum ben. Kattığı tat inanılmaz, varsa mutlaka toprak tencerenizi kullanın. 
Pazıları yaprak sarar gibi sarın, eğer pazılar çok büyükse ortadan ikiye bölebilirsiniz. Yaprak sarması gibi incecik olmasını beklemeyin, daha kalın oluyorlar, iç malzemeyi de daha kolay tüketiyor pazı, bolca malzeme kaldırıyor çünkü geniş yaprakları. Eğer çıkan sapları başka yerde kullanmayacaksanız tencerenin dibine yerleştirin yada halka halka kestiğiniz soğanı kullanın bunun için. Bu işlemi pazı dibini tutmasın diye gerçekleştiriyoruz. 





Sarma işlemi sona erdiğinde bir kase içinde 1 yemek kaşığı domates salçasını biraz zeytinyağı ve bir miktar su ile açın ve sarmaların üzerine dökün. Üstüne bir tane porselen tabak kapatın, varsa dolma taşını da üzerine yerleştirin. Kısık ateşte pişmeye bırakın. Biraz demlendikten sonra yanına yoğurtla iyi gider, afiyet olsun.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Fırın sütlaç

Sütlaç...Hele bir de fırında üstü kızarana kadar kalıp başka bi boyuta ulaşmışsa...Kaşığı batırdığınızda kırılan kabuğun altından yumuşacık, sulu, pirinci ortama uyum sağlamış kendi başına buyruk halinden eser kalmamış bi sütlaçsa tabağınızdaki size afiyet olsun. İşte benim karşımdaki bu nefis şeyin tarifi:

  • 1 lt süt
  • 1 su bardağı şeker
  • 2 silme yemek kaşığı nişasta
  • 1 çay bardağından 1 parmak eksik pirinç

İşe pirinci yıkayıp, sıcak su ile ıslatmakla başlayın. Bunu en az 1 saat önceden yapmalısınız. Pirinçlerin suyunu döktükten sonra elinizle pirinçleri ezin. Böylece pirinçler kırılacak ve ağza daha yumuşak ve pirinç olduğunu belli etmeyen bir halde gelecek. Tencereye 1 bardak su koyun ve önceden ıslattığınız pirinci ara sıra karıştırarak pişirin. Bu iş için çırpma teli kullanın. Pirinçlerin piştiğine emin olduğunuzda tencereye sütü boşaltın. Bu arada pirinç suyunu çekmiş olacaktır. Sütün ısınmasına izin vermeden nişastayı ekleyin ve karıştırmaya devam edin. Kaynayan sütlaca şekerini de ekleyin, 1-2 taşım daha kaynadıktan sonra ocaktan alın ve ısıya dayanıklı fırın kaplarına sütlacı boşaltın. Fırın kaplarınızı fırın tepsisinin üzerine koyun. Sütlaçların fırının içinde tekrar pişip taşmalarını önlemek amacıyla tepsiye kapların yarısına kadar gelecek şekilde kaynar su koyun.



 Fırını en yüksek sıcaklığa ayarlayın. Tepsiyi fırının en üst katına yerleştirin ve üstü kızarana kadar pişirin. Fırın sütlacınız servise hazır.


Fırına yerleştirirken beş olan tabak sayısı fotoğrafını çekene kadar üçe düştü. Fırından çıkar çıkmaz saldırıya uğradılar tarafımızdan...

Ekmek yapma makinesinde keten tohumlu ekmek




3 yıldır mutfağımda baş köşede duran, benim vazgeçilmezim ekmek yapma makinem... Ekmeklerimizi yiyen pek çok eş dost da edindi bu makineden en kısa sürede. Birkaç kullanımdan sonra kaldırıp bi kenara atan da var, benim gibi makinesini çok yoran da...Zaman zaman elde yoğurarak da yaptığım oluyor ama onun pratikliği ve çabukluğu başka tabi. 3 saatte ekmeğiniz hazır. Tabi "3 saat ne yapıyor bu makine, çok uzun süreymiş" diyen de oluyor. Yoğuruyor ve mayalanmasını bekliyor tabiki her ekmeğin yapım aşamasında olduğu gibi.
Üstelik ekmeğinizin içine dilediğiniz malzemeyi koymak gibi de bir lüksünüz oluyor bu sayede. Yani ekmeğin besin değerini istediğiniz şekilde artırabiliyor ve bunu damak tadınıza göre ayarlayabiliyorsunuz.
 Kendimi bildim bileli akşam yemeklerinde ekmek yemem ben, öyle alışmışım. Tabi açlıktan gözüm dönmediği sürece. Açlığa hiç tahammülüm yoktur, sabrım da. İştahlı biri olduğumu belirtmiştim daha önce, açken çekilmez olduğumu da belirtmeliyim, kocam ve kızım gibi...
Aynı zamanda evde bu şekilde pişen bu ekmek doyurucu da oluyor ve beyaz ekmek gibi dilimler birbirini kovalamıyor.
Sıra geldi ekmeğimizin malzemelerine:

  • 1,5 fincan oda sıcaklığında su (20 derece) 
  • 1 çorba kaşığı sıvı yağ
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 3,5 fincan beyaz ekmek unu
  • 1 çay kaşığı beyaz şeker
  • 1 çay kaşığı kuru maya
Bu  malzemeleri verilen sırayla makinenin pişirme haznesine koyun. Makineyi temel programda çalıştırın. Farklı bir malzeme eklemeniz için bir "bip" sesi duyacaksınız bir süre sonra. Bu sesle birlikte şu malzemeleri de ekleyin hazneye:

  • 2 yemek kaşığı keten tohumu (kesinlikle öğütülmüş)
  • 2 yemek kaşığı susam
  • 2 yemek kaşığı çörek otu(öğütülmüş de kullanılabilir)


Niye bu malzemeleri koyuyoruz ekmeğimize?  Onu daha da zenginleştirmek için...


Öncelikle keten tohumu B12 içeren tek bitkisel kaynak. Bunun yanısıra omega 3,omega 6 ve omega 9 barındırıyor. Kabızlık için doğal bir ilaç, kalp ve damar sağlığı için de önemli.



Susama gelince en başta kemik erimesine ve karaciğer hastalıklarına karşı faydası bulunan ve yine kabızlığı giderici bir besin. Bunun dışında yağ oranı ve enerji değeri çok yüksek olan susam protein, kalsiyum, magnezyum, potasyum, mineraller ve B vitamini açısından oldukça zengin. 






Peygamber efendimiz bundan asırlar önce " Şu kara tanede ölümden başka herşeye deva vardır" demiş çörek otu için. Benim başlı başına kullanma amacım ise bağışıklık sistemini güçlendirmesi . Aynı zamanda içinde hücre yenilemesine yardımcı ve vücut tarafından üretilemeyen doymamış yağ asitleri mevcut. Biz eskiden sadece pasta böreğin üzerine süs olsun diye atardık ama bu kadar faydası olduğunu öğrenince uzak duramıyoruz artık.



İşte bu yüzden birbirinden faydalı bu üç maddeyi ekmeğime mutlaka ekliyorum  ve kesinlikle faydasını görüyoruz.  Denemek gerek...

Kremalı mantar çorbası




Yaz yada kış farketmez, mutlaka çorba pişer bizim mutfakta. Vitamin dolu, besleyici, harika bir gıdadır çorba bana göre. O yüzden çorba kültürümü geliştirmeye çalışırım her fırsatta. Aklıma yatan, hoşuma giden yada yeni biraraya getirdiğim bir çorba tarifi de önce denenir, beğenilirse tekrar yapılmak üzere sıraya girer ötekilerle. Dönüşümlü olarak yapılır, zevkle içilir. Bir de artık üç kişilik bir aile olduk, çorbasever de bi kızımız var, dolayısıyla bazı şeyler daha da önemli benim için. Eğer makarnayı haşlayarak pişirdiysem suyunu atmıyorum, mutlaka bir çorbada değerlendiriyorum. Sebze suyu yapıyorum mesela. Evde kalan tek tük sebzelerden, içine defne yaprağının da aromasını katarak... Et suyu yada tavuk suyum zaten mutlaka oluyor. Böylece çorbamın suyunun kalitesini yani besin değerini ve aslında lezzetini de artırıyorum. Bu çorba için de makarna suyum vardı ve gayet yakıştı. Pazardan mantar aldığımda illaki 5-6 tanesini çorba yapmak için ayırırım, yine öyle yaptım.
Çorba için malzemeler:

  • 6 tane kültür mantarı
  • 1 tane küçük kuru soğan
  • tereyağ+ zeytinyağı
  • 2 yemek kaşığı un
  • 1 paket krema(200 ml) yada 1 su bardağı süt
  • tuz
Yağ tencerede eritin. 1 tane soğanı rendeledikten sonra tencereye atın ve kavurun. Kavrulan soğanlara unu da ekleyin ve kavurmaya devam edin. 4 su bardağı kadar suyu tencereye azar azar ekleyin ve topaklanmaması için çırpma teli kullanın. Su kaynayınca içine ince ince doğradığınız mantarları ilave edin.Dibini tutmaması için karıştırarak pişirin. Mantarlar piştiğinde 1 paket kremayı yada 1 bardak sütü ilave edin. Sadece bir taşım daha kaynattıktan ve tuzunu da ekledikten sonra ocağın altını kapatın.Taze çekilmiş karabiberi bu çorbaya yakıştırıyorum şahsen. Afiyet olsun. 
Bu arada Marmaris' te yaşıyorsanız, şu an bu yazıyı okuyorsanız, antep fıstığı ve kadayıf birlikteliğini seviyorsanız lütfen Ulusal Egemenlik Caddesi üzerinde, Vakıfbank' ın karşı çaprazında bulunan Kıbrıs Pastanesi' ne gidin ve bu tatlıdan isteyin. Bu antep fıstığı şölenine bayılacaksınız.