el işleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
el işleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Aralık 2015 Çarşamba

Kumaş balıklarım

Renk seviyorum renk! Bakıyorum etrafıma, hayatımda tek renkli hiçbişey yok. Herşey renk renk, rengarenk!


İnceliyorum farklı evleri, mutfakları, salonları...İnsanlar yapmış, kırmızı mutfak mı, herşey kırmızı, farklı renkte gezinen tek materyal yok ortalıkta. Yada kahve tonlarının hakim olduğu bi salon, Allahııım içim kararıyor, daral geliyor bana, sıkılıyorum. Şaşıp kalıyorum, tebrik ediyorum falan o insanları. İçimin cıvıllığı, küçümen, deli dolu enerjisi, bazen saçmalıkları nasıl çıksın ortaya başka türlü ?
Yeni evli insanların evine gittiğimde de aynı duyguları yaşarım ben. Zayıftır çünkü o evler, yalnızdır, mobilya dükkanı gibidir tam anlamıyla. Koltuk, Tv ünitesi, yemek masası, konsolu, halısı, muhtelif biblolar, vazolar, son model olan herşey işte... O değil ama, benim için evi ev yapan o değil, yaşanmışlıklar olmalı, anılar fırlamalı her yerden. Her gün üzerine basıp geçtiğim halının bile anlamı büyüktür bende. Fotoğraflar, çeşitli yerlerden alınmış eşyalar, onların hikayesi, antikalar, anadan atadan kalma olanlar, hepsi çok çok değerli benim için ve evimin baş köşesindeler.
 Belki yengeç burcu kadınının anılara düşkünlüğü, belki hayatta hiç bişeyini kolay elde edememiş bi insanın edinimleri bunlar...Kolay olmadı belki, öncesinde tek başına,  dokuz yıldır da harika bi eşle birlikte, ikimiz herşeyi kendimiz, evet binbir zorlukla elde ettik. Evlendiğimizde bizi bekleyen dayalı döşeli bi ev yoktu mesela. 
Bugün elimizdeki dört kişilik bu sevgi dolu ailenin durup durup göz pınarlarımı yaşla doldurması bundandır. Kızımın "babaaa!" diye koşup babasının boynuna sarılması, babasının kızına ve artık kızlarına hiç kıyamaması, o bağ, o güçlü sevgi belki de benim pek yakınından bile geçemediğim baba - kız ilişkileri hem çok mutlu ediyor bu anneyi, hem de iki damla yaşı akıttırıveriyor zaman zaman gözlerinden. 
Biz her anne babanın yaptığı gibi kendi yaşanmamışlıklarımızı onların hayatına katmak için uğraşıp duruyoruz. Onlara zaman ayırıp, sevginizle şımartmak, yapılacakların en başında geliyor... Doğduğu günden beri yüzümü yüzüne yaklaştırıp durmadan konuştuğum, cıvıldaştığım küçük kızım, uyandığı anda gülümsemeye başlıyor. Ne kadar mutlu olduğunu anlamak zor değil. Sonuçta neyi verdiyseniz onu alıyorsunuz, net!

Bu da beni büyüten annemin dikiş makinesi, evimizden, bizden küçük bi örnek...Yeri bende çok başkadır, annem bununla neler neler dikmedi ki, para da kazandı bununla, beni de sevindirdi defalarca. 



Gelelim bu sevimli balıkçıklara...
İnternette gördüğüm anda yapmayı kafama koyduklarımdan... Daha önce biraz irice bir balık yapıp macerama ara vermiştim. Sonra daha kibar kılıklı balıklarla istediğimi gerçekleştirdim. Yapacağınız şey çok basit, istediğiniz renkte kumaşlar bulmak, kendinize bir kalıp çıkrmak ve işe başlamak!


Benim kalıbımın boyu yaklaşık 19-20 cm. Yarım santim kadar dışından kesiyorum kumaşı keserken, dikiş payı meselesi. Sonra tersine tutarak iki kumaşı birbirine dikiyorum. Küçük bir kısmı dikmiyorum ki ordan pamuğumu doldurabileyim. Kumaşı düze çevirip içini dolduruyor ve açıkta kalan, dikmediğim o son kısmı da dikiyorum.Bunu yaparken tam ağız kısmına ipimi saplayıp onu da kumaşa tutturuyorum. Göz kısmına siyah yada lacivert bir düğme dikiyorum. Bunu kumaşı dikmeye başlamadan önce de yapabilirsiniz, tüm işlemlerin sonunda da. Ben sonda yapmayı tercih ettim daha orantılı durur düşüncesiyle. 


Sonra üçünü birbirine bağlayıp istediğiniz yerde sergileyebilirsiniz. Ben çook sevdim sevgili renkli balıklarımı...


13 Mayıs 2014 Salı

Tütü etek yapımı (Sarı tütümüz...)

Yaptığım her işin içinde Naz vardır benim, ucundan kenarından illaki onun da eli değecek.
Aslında bunu yapmamın birçok sebebi var. Birincisi yaparak ve yaşayarak çok daha iyi öğreniyor olmamız. İkincisi "Nazcıım, sen de bana yardım eder misin? " cümlesini duyan kızımın tavan yapan özgüveni. O "hmmm, tamam !" deyişteki mutluluğu ve kendine güvenini görmeniz lazım, onun da işe yarayacağı fikri nasıl hoşuna gidiyor.  Eğlenceli sonra bu iş, ufak, minik, ufacık eller sizin için elinden geleni yapıyor, canını dişine takarak!
Tütümüzün yapımında ise evdeki tüm eller girdi işin içine. Sonuç muhteşem oldu bence. Tam istediğim, hayal ettiğim gibi bir etek giydi sonunda kızım. 


Sonrasında tütü yapımında kullanılan bu sert tülü, ki kristal tül diye satılıyor kendisi, Naz' a diktiğim diğer eteklerde de zevkle kullandım. Diktiğiniz eteğin altına bir parça da tül geçiriyorsunuz ve kabarık kabarık , çok nefis bir eteğiniz oluyor. 
Ben 4 m aldım, ancak Naz için 3 m tül yetti. Alırken de "çiçekçilerin kullandığı sert tülden istiyorum " derseniz işiniz kolaylaşır, benden tavsiye! Sert tül kullanıyoruz, aksi takdirde etek kabarık durmaz, sönük bir halde durur. Çocuğunuzun beli kadar, ince bir de lastik aldınız mı tamam, makasla birlikte tüm malzemeleriniz eteğiniz için hazır. 
Kesme kısmını sevgili eşim halletti sağolsun, böylesine kasvetli işleri sevmiyorum. Ayrıca yanınızda biri kesme işlemini yaptıktan sonra size de düğümleri atıvermek kalıyor, zamanı verimli kullanma açısından da çok mantıklı!
Tülden 10 cm genişliğinde ve 50 cm uzunluğunda parçalar kestik. Elli santimetrenin yarısı olan 25 cm, eteğin olmasını istediğimiz boy uzunluğu idi. Bunu kızınızı ölçerek yapabilirsiniz. Yani 25 cm boyunda bir etek istiyorum ve keserken bunun iki katı uzunluğunda kesiyorum tülü, çünkü tutarken de ikiye katlanmış halde tutuluyor tül ve öyle düğüm atılıyor. 
 Ben dizinin üstünde uçuş uçuş bir etek istedim Naz için. Daha kısa yada uzun yapmak sizin elinizde. Yine Naz' ın belini ölçerek lastiği kestim ve iki ucundan diktim. 
Lastiği çok geniş olmayan bir yere geçirin, yani onu sabitleyin ki, düğümleri atmanız kolaylaşsın. Bu bir tabure, havlu kağıt rulosu, sandalye sırtı yada kova benzeri şeyler olabilir. 
Ben o geceki heyecan ile yapım aşamasında fotoğraf çekmeyi aklımın ucundan bile geçirmemişim. Konu Naz olduğunda içim içime sığmıyor. Heyecandan yerimde duramıyorum çoğu zaman, ondan daha fazla heyecan taşıdığıma kesinlikle eminim. 
Kendim çekemediğim için düğüm atma aşaması ile ilgili görseli araştırdım, buldum ve huzurlarınızda...


Bu şekilde lastiğin sonuna kadar gidiyorsunuz. Ardından isterseniz fiyonk yaptığınız bir kurdele ile, ister benim yaptığım gibi yoyo yaptığınız başka bir tül ile eteği süsleyebilirsiniz. Bizim kuzular arı olacakları için öğretmenlerimiz bizden üstünde siyah puantiyeler istediler. Onları da evdeki siyah pullarımızı silikonla eteğe tutturarak yaptık. 




Yaparken, yaptıktan sonra, gösteride, her giydiğinde biz bu eteği çook sevdik, çok beğendik. Yapacaksanız hiç düşünmeyin, metresi 3 TL' den alın 3-4 m tül ve hemen başlayın yapmaya. Konuyu derinlemesine araştırmış ve bu konuda ciddi bir pazar ve alıcı kitlesi görmüş, birbirinden uçuk onlarca fiyatı incelemiş bir anne olarak size naçizane tavsiyem budur. "Çocuğunu sevindir abla!"


Unutmadan bu güzel gösteri için, (daha davetiyeyi açar açmaz indi gözümden yaşlar, bu ne sululuktur ya Rab!) yapımda, yayında emeği geçen herkese, sabır dolu, sevgi dolu kocaman yürekli güzel öğretmenlerimize çok teşekkür ediyorum. Her geçen gün üzerine kattığı bilgilerle, farkında olmadan öğrendikleriyle, bize verdiği apansız dersleriyle dolu bıcırığımız için size milyonlarca teşekkürler... 
Bu arada yukarıda yazılan "yapımda" sözcüğünün de ardı hiç boş değildir, çünkü bir anne için çocuğunun beslenmesi ve ne ile beslendiği çok önemlidir. Bu konuda her toplantıda ve benzeri etkinlikte nefis atıştırmalıkları ile bizleri de o nefis mutfaktan mahrum bırakmayan sevgili Pinokyo Anaokulu' nun mutfağında emek verenler, elinize kolunuza sağlık, harikasınız! En son yediğim o peynirli böreği ömrümce unutamam herhalde! Nası güzel bişeydi o öyle yahu!


Bu da o gün yağan çılgınca yağmurdan sonra, gösterisi bitip dışarı çıkan arıların açan havayı görünce mutluluktan uçuş halleri... Kocaman bir sabırsızlıkla beklenen dondurmalar, derhal babalarla gidip, masaya gelmesi daha fazla beklenemeden ilk elden dondurmaları kapmaca... Çook güzelsiniz ve iyiki varsınız arılar!

11 Aralık 2013 Çarşamba

Keçe kitap ayraçlarımız...

Aylar öncesinden aklıma düştü...
Naz' ım okullu olmuştu ve yaşayacağı bu ilk öğretmenler günü sanki biraz daha özel olmalıydı. Konu ile ilgili bizzat çok heyecanlıydım. 
Hediyelerimiz özel şeyler olmalıydı, aynı zamanda el emeği, göz nuru...
Sonunda güzel kızlarımdan, öğrencilerimden birinin, Yağmur' un annesiyle birlikte yaptığı ayraçlar geldi aklıma. Geldi ve takıldı kaldı.
Naz' la annesi gibi birazcık süslü ve fiyonklu bişeyler bulduk. Ardından çizdik, kestik, süsledik.


Boğaz çubuklarını babamız buldu, paketlemeyi de ona yükledik, çünkü o sıra her akşam her akşam gittiğim mental aritmetik kursuyla, derken sınavıyla falan büyük bir zaman kıtlığı içindeydim, imdada yetişti sevgili kocam, her zamanki gibi!


Bir güzel özendi, "tamam yeter artık, pek güzel oldu!" demelerime aldırmadı, her zamanaki "bi iş yaptın mı tam yapacaksın" felsefesinden zerre ödün vermedi, beğenmediğini oturdu, tekrar yaptı.
Sonuç çok güzel oldu, her açıdan...Tüm öğretmenlerimize dağıttık, sevildi, beğenildi, biz de mutlu olduk, çok!
Kitaplara, masallara bu kadar düşkün meleğime de yaptım bir tane...
Duyduğu her notada, her melodide yerinden sıçrayan, dikkat kesilen, her gün onlarca kitabın kapağını birlikte araladığımız, şarkılarıyla evimizi durmadan şenlendiren, annesini "nası yani, nasıl oluyor da oluyor bu çocuk bu kadar çok şarkıyı ezberleyip söyleyebiliyor???" diyerek sürekli şaşırtan güzel kızım, SENİ ÇOOOOK SEVİYORUM!

20 Haziran 2012 Çarşamba

Naz' ın fiyonk tokaları


Hamileyken saçımdan eksik olmazdı fiyonk tokalarım. Hepsini de kendim yapardım. Şimdi güzel kızım için yapıyorum. Kıyafetine uydurup renk renk tokalarla süslemeye bayılıyorum sıpamı.
Eskiden hoşlanmazdı kafasına bişeyler takmamdan, sürekli çıkartırdı, atardı yollara... Şimdilerde o da bayılıyor süslenmeye. Öyle güzel bekliyor ki onları kondurmamı saçlarına. Kız milleti işte diyorum, süslensin, püslensin, gezsin, gezdirilsin, şirinlik yapsın,sevdirsin kendini ve çok sevilsin...



Bu iş için yalnızca bir silikon tabancası, biraz kumaş yada penye, kurdele, evde ne varsa gözünüze hoş görünen, bunlar işinizi görür. Kumaşlardan fiyonk yapın, sonra da herhangi bir toka dükkanından satın alacağınız bir tokaya fiyongu yapıştırın. Maliyeti düşük ama keyfi oldukça yüksek seviyede.





28 Mart 2012 Çarşamba

Kızımın keçeden kapı süsü



Ne kadar hızlı geçiyor zaman, daha dün gibi karnım burnumda, sırt ağrılarıma yenilerini ekleye ekleye bunlarla uğraşışım. İnatla, daha iyisi, daha güzeli, en güzeli olsun diye çabalayıp durdum o son günlerimde.İnatçıyımdır biraz ben, üç kişilik ailemiz içinde herkes gayet inatçı, o da ayrı mesele.
Bebek odamızı çilekten almıştık, baby safari modelini. Dolayısıyla hayvanlardan yola çıktım ben de.Tek tek hepsini çizdim, kestim, yapıştırdım ve sonuç bu. Tabi bu sonuca gelmeden geçirilen süreçte yalnızca benim emeğim ve azmim yok. Malum Marmaris'te yaşıyorsanız öyle herşey elinizin altında olmuyor. Bazen çok basit şeyleri bulması bile hayal oluyor. "Onu buralarda bulamazsın abla!" Peki neden, nerelerde bulabilirim o zaman?
 Hamileyken yürüyüşe çıktığımız bir gece canım fena halde boza çekmişti. Büyük, küçük tüm marketleri gezdik,tüm kuruyemiş ve pastaneleri dolaştık. "Boza mı, o ne, nasıl bişey?, Alkollü içecek mi abi?" şimdi hatırladığım birkaç cevap...Ben "tamam hadi boşverelim " dedikçe eşim boşveremedi, o akşam epey aradık. Sonuç bulunamadı, bozasız kalındı. Allahtan sonrasında İzmir' e gitmemiz gerekti de içildi rahatlandı.
Kapı süsünü yapmak için de gereken en önemli ve yapıştırıcıyı saymazsak tek malzeme keçe. Aman Allahım, o da bi imkansızmış. Aramalarım sonuç vermedi. Neyseki benim süper bi arkadaşım var İstanbul'da. Her acımda, mutluluğumda yanımda olan, mesafelerin bizi ayıramadığı, zor bulunan türden bi güzel insan. Yine hemen yetişti imdadıma. Bi çırpıda yollayıverdi keçelerimi.





  Kızım odasını seviyor, orada vakit geçirebiliyor ve birinci ayını doldurduğundan beri odasında uyuyor. 








 Bebek sepetimiz babaanne yapımı. Ben daha farklı bişeyler hayal etmiştim ama sağolsun emek vermiş, uğraşmış, yapmış. Güzel de olmuş, ellerine sağlık. 



Vee sepetin içini dolduran kızımın bebek şekerleri. Yerinde duramayan annesi 7. ayında kalktı, hasretinden yandığı İzmitlere gitti, orada yaptırdı bu şekerleri. 








22 Mart 2012 Perşembe

Kızımın düğmeli resim çerçevesi


Bir insan neden heyecan duyduğunuz, sevinçle kavrulduğunuz bi durum karşısında "amaan Allah aşkına, benim internete girecek zamanım mı var?" der, hayırlı olsun demek yerine. Yada neden siz canınızla uğraşırken o illaki üstünüze üstünüze gelir, hep aynı "ama iyi niyetimden..." bahanesiyle. Ve neden 5 yıldır sizi tanıyan bu insan hala size "şey" diye hitap eder, kocaman,  6 harfli, 3 heceden ibaret, kolay söylenebilen bi adınız varken ....
Oysa çok daha  kolay olacak biraz gülümsese etrafına, hayata.
Kimse için kötü bir düşünce beslemez, kimseye kıyamaz, kin tutamaz, "Allah herkesi korusun, herkes mutlu olsun"larla yaşarım. Hiç de zararını görmedim böyle yaşamanın, Allah hiç zorda bırakmadı beni, hep en iyisi, en güzeliyle buluşturdu. Hep verdi. Günün birinde en kıymetlimi aldı o başka. Herşey dört dörtlük olmuyor bu hayatta. Veren Allah alıyor da aynı zamanda.  
Şunu bilmeli insan, hayat çok kısa. O yüzden doya doya yaşamak, tadını çıkarmak lazım. Allah herkesin kalbine iyi duygular versin.
O kadar kolaydır ki benim mutlu olabilmem. Pazardan aldığım mis kokulu çilek, yolda gördüğüm bir öğrencimin bana "merhaba öğretmenim " demesi, parmağıma konan bir uğur böceği şanslı hissetmeye yeter kendimi.Bu kadar kolay yani... Hayat çok basit çünkü, bi gün varsınız, bi gün yok...





 Bahçemden (terasımızda kurduğumuz bitki cumhuriyeti yani) topladığım salatalık birkaç malzeme. Nasıl da güzel kokuyor soğanı, sarımsağı, nanesi.



Ve benim yaramaz kızım, bir gülüşü dünyalara bedelim. Sabah mutsuzluktan kıvranan, dolabının önüne koyduğum anda keşfetme duygusuyla kendinden geçen, mest olan kızım. Bayılıyorum onun bu hallerine, heryeri karıştırsın, arasın, araştırsın, merak etsin, keşfetsin, öğrensin.




Sonuçta onun dağıttığı yerleri toplamak benim en fazla 10 dakikamı alır.


 


Şimdi gelelim asıl konuya, girizgahı uzun tuttuk bugün. Evde varolan ve gözden çıkardığım bir adet resim çerçevem vardı. Aslı siyah, yeşilli kırmızılı çizgileri olan, yarım kalmış gibi duran, nahoş bir çerçeve. Aldım onu, önce o çizgilerini tahta kalemiyle siyaha boyadım.Sonra ne zamandır evde duran ve hiç bir işe yaramayan, ordan burdan kalma düğmelerimi peligomla çerçevenin üzerine yapıştırdım. Kokoşluk hat safhada olsun diye (kızımın odası için yapıyorum, annesi gibi olmalı değil mi?) bir de odamıza uygun renkte fiyonk diktim  ve onu da yapıştırdım. Baş köşede yerini aldı, içinde sıpamın 10 günlük resmi var.


Herkesin hep mutlu olması, kalbinin hiç kırılmaması dileğiyle. Siz birinin kalbini kırdığınızı düşünüyorsanız da hemen yapın gerekeni. Ve son söz: " Öğrendim ki, bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek, hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun." 
  "Ve ömür boyu boğazında bir düğümle kalakalıyorsun. Gözlerin her an hazır duruyor gözyaşlarını akıtmaya, sebep aramıyor. Özlüyor, özlüyor ama çok özlüyorsun...."

19 Mart 2012 Pazartesi

Keçe bardak altlıklarım ve bahar...


Uzuuunca ve gayet soğuk geçen bir kıştan sonra nihayet bahar kendini hissettirmeye başladı. Harika bir mevsim değil midir bahar, yenilik, tazelik, canlılık katar insana, silkinip kendine gelme hissi verir. Biz de bu haftasonu kırlara, bayırlara attık kendimizi. Naz zaten bayılıyor kumla, çakılla, otla, çimenle oynamaya, saatlerce öyle kalabilir yani. Mevsimin kış olması bizi hiç etkilemez, yaz kış demeden termusa çayımızı doldurur, beğendiğimiz herhangi bir yerde veririz molamızı. Arabamızın arkasında her daim hazırdır sandalyelerimiz. Marmaris gibi bir yerde yaşıyorsanız da zaten doğanın tadını yaz kış demeden çıkarmalısınız. Ve " aman şimdi çocukla nereye gideriz, üşür hasta olur, rahat edemeyiz" cümlelerini hiç kurmadık biz.Yaşantımıza uydurduk kızımızı da. Ne kadar kasarsanız o kadar kasılırsınız neticede. Naz  3,5 aylıktı ilk tatiline çıktığında. Şezlongta keyif yaptı, herkesin ilgi odağı oldu,turlara katıldı, gezdi dolaştı adım adım Kıbrıs'ı , çok da  memnundu halinden.



İkinci tatilimizi " Hasta olur çocuk oralarda, ne işiniz var"lara karşı 8,5 aylıkken yaptık. Hem de Kayseri Erciyes' te. Yine çok güzeldi, çok keyifliydi, karın tadı doyasıya çıkarıldı. " Günaydın Naz, nasılsın Naz..." ilgi odağı olmayı yine başardı.Kimi görse gülümser, gözlerine odaklanır ve kendisine baktırmayı, gülümsetmeyi illaki başarır benim kızım.

Bu da bu haftasonuna ait bir resim.  Unutmadan biz bol bol turpotu, gelincik otu, ebegümeci ve ısırgan topladık. Seviyorsanız tam vaktidir derim. Papatyalar ve gelincikler de unutulmadı tabi. Heryeri doldurmuşlar güzellikleriyle.


 Badem ağaçları çiçek açmış.


 Keçe bardak altlıklarım, yeni yapıldı. Uzun zamandır proje aşamasındaydı, sonunda başına geçebildim. Yapımı çok kolay, kelebek kalıbı çıkarmanız ve yuvarlaklar kesmeniz yeterli. Gerisini yapıştırıcıya bırakın.




                     Mutfağımdaki saksıda yetiştirdiğim nanelerim....

 

Terasımda da pırasa, soğan, sarımsak, dereotu, roka, tere ve enginar yetiştiriyorum. Siz de deneyin. Tazecik, mis kokulu oluyorlar ve kendi yetiştirdiğiniz şeyi yemek harika. Üstelik toprakla uğraşıyorsunuz. Biz tek saksıyla başladık, şimdi koca koca saksılardan kaç tane var, sayısını bile bilmiyorum.İnsan bi kere bulaşınca kopamıyor. Çünkü toprak azıcık ilgiye bile karşılık veriyor. Geçen yıldan tohumları düşen domateslerimiz bu yıl kendiliğinden çıkmayı başarmış. İnsan hayran kalıyor.






12 Mart 2012 Pazartesi

Siz isteyin yeter ki

Aslında herşey sizinle başlar. İnsan istesin yeter ki.İsteyip de yapamayacağınız şey yoktur.Hele ki sevdikleriniz için... Bu dünyada kıramayacağım, kıyamayacağım insanlar var benim. Ancak sayıları o kadar az ki..
 Kendimden misal, 24 saat artık kimselere yetmiyor.Günler, aylar hızla akıp geçiyor. Herkesin bi bahanesi var. " Ay şekerim hiç vaktim yok, kimseleri arayıp soramıyorum." Kimseleri arayıp soramıyor artık kimse.Herkesin işi çok, gücü çok...Herşeyin hazırı var, kolayı var, makinesi var ama kimsenin zamanı yok.İşte bu noktada bende, benim hayatımda ve bizim evde işler değişiyor. Ben, eşim ve kızım çok iyi, sağlıklı ve dengeli beslensinler istiyorum.Çünkü onları çok seviyorum. Mutfağınız, pişirdiğiniz yemekler, sofra adabınız sizi yansıtır,sizi ve hayatınızı ele verir. Bizim eve hazır hiçbir şey girmez.Yapabileceğim herşeyi mutlaka bi fırsatını bulur, inat eder yaparım çünkü ben. Yoğurdumu, kefirimi, ekmeğimi kendim yaparım. Mutfakta aklınıza gelebilecek her türlü şey mutlaka benim ürünümdür. Severim çünkü, hem yapmayı, hem yemeyi, hem de yaptıklarımın beğenilmesini. El işlerine de bayılırım.Geçenlerde yeni bi fikir doğdu aklıma, hemen uyguladım. Kızıma oyuncak kutusu yapma fikri. Ama tutamadım kendimi, 2 tane birden yaptım.Şu malum tahtakale pazarlarından tanesi 5 liraya iki tane kutu aldım.Herhangi bir kumaşın üzerine de başladım  keçeden hazırladığım şablonları dikmeye.Daha kısa sürerdi ama arada  Naz' ın bitmez tükenmez müdahaleleriyle iki ila üç saatte tamamladım işimi. Sonuç mu bence güzel oldu, çok da işe yaradı.