23 Aralık 2015 Çarşamba

Kumaş balıklarım

Renk seviyorum renk! Bakıyorum etrafıma, hayatımda tek renkli hiçbişey yok. Herşey renk renk, rengarenk!


İnceliyorum farklı evleri, mutfakları, salonları...İnsanlar yapmış, kırmızı mutfak mı, herşey kırmızı, farklı renkte gezinen tek materyal yok ortalıkta. Yada kahve tonlarının hakim olduğu bi salon, Allahııım içim kararıyor, daral geliyor bana, sıkılıyorum. Şaşıp kalıyorum, tebrik ediyorum falan o insanları. İçimin cıvıllığı, küçümen, deli dolu enerjisi, bazen saçmalıkları nasıl çıksın ortaya başka türlü ?
Yeni evli insanların evine gittiğimde de aynı duyguları yaşarım ben. Zayıftır çünkü o evler, yalnızdır, mobilya dükkanı gibidir tam anlamıyla. Koltuk, Tv ünitesi, yemek masası, konsolu, halısı, muhtelif biblolar, vazolar, son model olan herşey işte... O değil ama, benim için evi ev yapan o değil, yaşanmışlıklar olmalı, anılar fırlamalı her yerden. Her gün üzerine basıp geçtiğim halının bile anlamı büyüktür bende. Fotoğraflar, çeşitli yerlerden alınmış eşyalar, onların hikayesi, antikalar, anadan atadan kalma olanlar, hepsi çok çok değerli benim için ve evimin baş köşesindeler.
 Belki yengeç burcu kadınının anılara düşkünlüğü, belki hayatta hiç bişeyini kolay elde edememiş bi insanın edinimleri bunlar...Kolay olmadı belki, öncesinde tek başına,  dokuz yıldır da harika bi eşle birlikte, ikimiz herşeyi kendimiz, evet binbir zorlukla elde ettik. Evlendiğimizde bizi bekleyen dayalı döşeli bi ev yoktu mesela. 
Bugün elimizdeki dört kişilik bu sevgi dolu ailenin durup durup göz pınarlarımı yaşla doldurması bundandır. Kızımın "babaaa!" diye koşup babasının boynuna sarılması, babasının kızına ve artık kızlarına hiç kıyamaması, o bağ, o güçlü sevgi belki de benim pek yakınından bile geçemediğim baba - kız ilişkileri hem çok mutlu ediyor bu anneyi, hem de iki damla yaşı akıttırıveriyor zaman zaman gözlerinden. 
Biz her anne babanın yaptığı gibi kendi yaşanmamışlıklarımızı onların hayatına katmak için uğraşıp duruyoruz. Onlara zaman ayırıp, sevginizle şımartmak, yapılacakların en başında geliyor... Doğduğu günden beri yüzümü yüzüne yaklaştırıp durmadan konuştuğum, cıvıldaştığım küçük kızım, uyandığı anda gülümsemeye başlıyor. Ne kadar mutlu olduğunu anlamak zor değil. Sonuçta neyi verdiyseniz onu alıyorsunuz, net!

Bu da beni büyüten annemin dikiş makinesi, evimizden, bizden küçük bi örnek...Yeri bende çok başkadır, annem bununla neler neler dikmedi ki, para da kazandı bununla, beni de sevindirdi defalarca. 



Gelelim bu sevimli balıkçıklara...
İnternette gördüğüm anda yapmayı kafama koyduklarımdan... Daha önce biraz irice bir balık yapıp macerama ara vermiştim. Sonra daha kibar kılıklı balıklarla istediğimi gerçekleştirdim. Yapacağınız şey çok basit, istediğiniz renkte kumaşlar bulmak, kendinize bir kalıp çıkrmak ve işe başlamak!


Benim kalıbımın boyu yaklaşık 19-20 cm. Yarım santim kadar dışından kesiyorum kumaşı keserken, dikiş payı meselesi. Sonra tersine tutarak iki kumaşı birbirine dikiyorum. Küçük bir kısmı dikmiyorum ki ordan pamuğumu doldurabileyim. Kumaşı düze çevirip içini dolduruyor ve açıkta kalan, dikmediğim o son kısmı da dikiyorum.Bunu yaparken tam ağız kısmına ipimi saplayıp onu da kumaşa tutturuyorum. Göz kısmına siyah yada lacivert bir düğme dikiyorum. Bunu kumaşı dikmeye başlamadan önce de yapabilirsiniz, tüm işlemlerin sonunda da. Ben sonda yapmayı tercih ettim daha orantılı durur düşüncesiyle. 


Sonra üçünü birbirine bağlayıp istediğiniz yerde sergileyebilirsiniz. Ben çook sevdim sevgili renkli balıklarımı...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız benim için çok değerli ve önemli. Her yeni fikrin, görüşün, düşüncenin bana katacağı birşeyler mutlaka vardır. Hepinize teşekkür ederim.