22 Haziran 2013 Cumartesi

Leyla' nın kusursuz havuçlu keki...

 Havuçlu kek var, havuçlu kek var. Havuçlu kekten havuçlu keke fark var....


Yıllardır malumunuz türlü havuçlu kek denemelerim olmuştur. Ancak bugüne kadar alıp sahiplendiğim, "evet budur, son noktadır!" dediğim bir tarifim olmamıştı, Leyla bu tarifi yayınlayana dek!
Yayına girdiği günden beri hep aklımda bir yerlerde, "mutlaka denemeliyim" . Epeydir de arşivde bekleyenler arasındaydı, ama bu güzelim lezzet daha da yayılmalı noktasında artık paylaşmam gerektiğini düşündüm.
Hani bu kek ne zaman yapıldı, ne zaman yendi ve bitti, inanın hatırlamıyorum...


Kakaolu kekleri bile bu derece yemiyor benim Naz' ım. Bu havuçlu keki nasıl yedi bir görseniz...
Kusursuzluk olayına gelince, evet benim için muadilleri arasında en mükemmeli ve bundan sonra tek geçeceğim, sonucu garanti olan müthiş aromalı havuçlu kek budur. Yapın bir kerecik, bir bakın tadına, baktırın ve de...Nedenini anlayacaksınız...


Kaynak: ( leyla' nın kahve dükkanı)

  • 1 + 2/3 su bardağı un
  • 1,5 çay kaşığı kabartma tozu
  • çay kaşığının ucuyla tuz
  • 1,5 çay kaşığı toz tarçın
  • 4 çorba kaşığı hindistan cevizi
  • yarım su bardağı sıvı yağ
  • 1 su bardağı şeker
  • 3 yumurta 
  • 250 gr ince rendelenmiş havuç ( 4 tane irice havuca tekabül etti)
  • 100 gr ceviz içi ( ben 1 su bardağı kadar koydum)
  • muskat rendesi
  • 1 tatlı kaşığı tereyağ



 Ceviz içlerini, ben her zamanki gibi iri parçalar halinde kullandım, yağsız tavada veya fırında cevizi 10 dakika kavurun. Biraz tuz ve tereyağını ilave edip tüm cevizleri bu karışıma bulayın. Bırakınız soğusun. Bence işin sırrı biraz da bu ceviz kısmında!
Un, kabartma tozu, hindistan cevizi, muskat rendesi, tuz ve tarçını güzelce karıştırın.
Ayrı bir kapta da yumurtalarla şekeri köpük haline gelene kadar çırpın, sonra da zeytinyağını ilave edin.
Kuru malzemelerin olduğu kapta sıvı malzemeler için yer açın. Sıvı malzemeleri bu kaba alıp, yavaş yavaş karıştırın. Rendelenmiş havucu ve cevizi de ekleyip tahta kaşık yardımıyla karıştırın. Hamuru bekletmeden yağlanmış baton kek kalıbına dökün, ardından kalıbı birkaç kez tezgaha vurup hava kabarcıklarının çıkmasını sağlayın.
Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 30 dakika pişirin, ardından ısıyı 160' a düşürüp baton kalıp kullandıysanız 20 dakika, klasik kek kalıbı ise 25 dakika daha pişirin.
 Leyla' nın büyük notu : İlk 45 dakika pişti mi pişmedi mi diye fırının kapağını sakın açıp kapatmayın, yoksa emsal fotoğraflarda olduğu gibi kekiniz çöker! Emsal resimler ve orjinal tarif için malzemeler bölümünde verilen linki tıklayın lütfen.
Bir not daha, keki sıcakken dilimlemeyin, biraz ılısın yada mümkünse soğusun.
Ve bu lezzet size afiyet olsun. Bi daha, bi daha, bi daha yapılsın...






17 Haziran 2013 Pazartesi

Zeytinyağlı taze fasulye


Bizim memleketin Ayşe Kadını güzeldir, tadı on numaradır bana göre.
İzmit, Adapazarı  ve Ankara' da kaldığım yıllarda yassı fasulye ile, adını sonradan öğrendiğim çalı fasulyesi ile tanıştım. Açıkcası Ayşe kadına göre daha bir tatsız ve yavan geldi bana. Kesinlikle ayşe kadını tek geçerim...
Fasulye yapmanın bazı püfleri vardır bana göre, onlar yerine getirildi mi fasulye tam kıvamında ve tadına doyulmaz olur. 
Soğanı bol tutacaksın mesela, bir de küçük küçük doğrayacaksın.
Kaliteli bir zeytinyağı kullanacaksın, mesela Nazilli zeytinyağı olacak!
Soğanı çok öldürmeyeceksin sonra...
Domatesi incecik doğrayacaksın. 
Asla tencereye su eklemeyeceksin, domatesin çıkardığı su ile kısık ateşte tıngır mıngır pişecek kendileri. 
İki küp de şeker atacaksın...
Sarımsak olayını tercihe bırakıyorum, herkes sevmeyebilir. 

Yarım kg fasulye için:
  • 2 tane kuru soğan
  • 3 tane domates
  • 1 çay kaşığı kadar biber salçası
  • 2 küp şeker
  • zeytinyağı
  • tuz
Tencereye incecik küpler halinde doğradığınız soğanı ve yağı koyun. Çok fazla öldürmeden üzerine salçayı ekleyin ve karıştırın. Eğer arzu ederseniz bu noktada içine 2 diş sarımsak ekleyebilirsiniz. Ardından yıkayıp ayıkladığınız fasulyeleri, incecik doğranmış domatesi, şekeri ve tuzunu ekleyip en kısık ateşte kapağını kapatarak pişmeye bırakın.
Sıcak yada soğuk olarak servis yapın.


14 Haziran 2013 Cuma

Patlıcanlı ezme

Hafta içi alelacele yaptığımız kahvaltılardan olsa gerek, hafta sonu sofrası çok özel olmalı bizim için. Uzun uzun sohbetler edilip, sayısız bardak iyi demlenmiş, şekersiz çaylar içilmeli mesela. Bu çay meselesini, daha doğrusu şekersiz çay meselesini bi türlü benimsetemedim sevgili eşime. Herşey insanın içinde başlıyor ve bitiyor aslında. O kadar inatçı ki bu konuda, başaramıyorum ben de.  Bir miktar gelişme kaydettiğimin farkındayım aslında, en azından iki şekerden teke düşürmeyi başardım. Ama ben hala yitirmedim umutlarımı, elbet bir gün o da olacak, şekersiz içilecek o çay!
Benim şekeri bırakmam ise 13 yıllık bir geçmişe dayanıyor. Taa üniversite yıllarına...Kaldığım yurdun kantininde hergün onlarca elin girdiği o !şeffaf! şeker fanusu şekerden buz gibi soğumama yetti de arttı bile. Tabi bir de kirli çıkan yada mütemadiyen bulunamayan çay kaşıkları hadisesi var. Ama en etkilisi o fanus oldu, ve o eller...
..........................
Bizim memlekette hele ki salça yapma dönemindeysek mutlaka yerini alır kahvaltı soframızda. Tazecik domates kokan, bayrak kırmızısı, el yapımı o salçalar tadından yenmez elbette. Üzerine biraz zeytinyağı, belki biraz da kimyon ve pulbiber ki o da benim tercihim, nefis olur...Domatesten sonra biber salçaları yapılmaya başlanır evlerde. O koku, o gizlice salça aşırmalar, o tadına doyulmazlık halleri... Sonra da her iki salça belli oranlarda biraraya getirilerek kahvaltılık soslar, çemenler yapılır, bambaşkadır o günlerin tadı, kokusu...
Ben de vakit buldukça, ekmeğin üzerine sürme kültürümüzü devam ettirme adına, yaparım bu soslardan. 
Bu ezmeyi de gördüğümde tereddütsüz yapmaya karar verdim, işin içine balkonumun tazecik nanelerinin aroması da eklendi ve mmmm... 



Kynak: CafePortakal
  • 2 su bardağı kadar közlenmiş patlıcan
  • 1 tane közlenmiş kırmızı biber
  • 1 yemek kaşığı tepeleme yoğurt
  • 1 yemek kaşığı tepeleme biber salçası
  • 1 yemek kaşığı tepeleme domates salçası
  • 1 yemek kaşığı galeta unu
  • 1 çay bardağı zeytinyağı
  • birkaç dal maydanoz
  • birkaç dal taze nane
  • karabiber, pulbiber, kimyon
  • 4 diş sarımsak
Tüm malzemeler mutfak robotunda pürüzsüz kıvama gelene kadar karıştırılır, ekmek eşliğinde afiyetle yenir.



11 Haziran 2013 Salı

Ne zaman olsa yerim seni: Kandil simidi


Öyle değil mi, ne zaman olsa severek yenmez mi bu simitler? 
Kıyır kıyır ağızda dağılıp, enfes bir tat bırakmaz mı damaklarda?
Özellikle içinde sirke olan tarifler favorim her daim. İnsanı hiç yanıltmıyor, lezzeti garanti, bu tarif gibi...

  • 200 gr tereyağ
  • yarım çay bardağı zeytinyağı
  • 1 yumurtanın sarısı
  • 2 yemek kaşığı sirke
  • 2 yemek kaşığı şeker
  • 2 çay kaşığı tuz
  • 1 paket kabartma tozu
  • 3,5 - 4 su bardağı un
  • 1 tatlı kaşığı dolusu mahlep
  • yarım çay bardağı ılık su
Üzerine:

  • 1 yumurtanın çırpılmış beyazı
  • 1 tatlı kaşığı pekmez
  • susam veya çörekotu
Önce şekeri, sonra yumurta sarısını tereyağına güzelce yedirin.
Un hariç diğer tüm malzemeleri ilave ederek karıştırın ve azar azar unu ekleyerek yoğurmaya devam edin. Yumuşak kıvamda, ele yapışmayan bir hamur elde edin. Hamurun üzerini örterek 15 dakika kadar buzdolabında dinlendirin.
Bu arada çukur bir kase içinde pekmez ve yumurta akını, diğer bir kasede de bolca susamı hazırlayın.
Hamurdan küçük parçalar koparıp elinizle şekil vererek, parmak kalınlığında uzun şeritler elde edin. Şeritlerin iki ucunu birleştirin ve önce pekmezli karışıma, ardından bol susama batırarak yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizin.



Önceden ısıtılmış 170 derece fırında simitler kızarana kadar pişirin. Benim gibi azıcık daha dursun, gevrek gevrek olsun diye fırını boşlamayın, çok çabuk pişip, kızarmadan yanma pozisyonuna geçiveriyor bu simitler haberiniz olsun.


4 Haziran 2013 Salı

İtalyan salatası


Mükellef bir sofra demektir benim için, yalnızca salata ve mezelerden oluşan bir  akşam öğünü. Bol tahıllı ekmeğimi bandıraraktan, biraz ondan, biraz bundan... Başka bişeycikler istemem, öyle ana yemeğe falan hiç gerek yok.
Üniversite yıllarında, Ankara' nın en bilinen büyük marketlerinden Beğendik' e gider ,biraz Rus salatası, biraz da yaprak sarma alırdık hazır yemek reyonundan, biraz da ekmek elbette. Sonra alır onu kaldığımız yurdun derme çatma, akla ziyan bahçesinde afiyetle yerdik. Oranın Rus salatasını hala hatırlıyorum, aldığım tat damağımdan ayrılmadı hala. Bayılırdım bu ikiliye, belki de farklı oluşu, bizi o rutinden sıyırışıydı o tatları daha da unutulmaz yapan, başkalaştıran. 
Şimdilerde eşimle de yapıyoruz aynı şeyi, menü biraz daha zengin elbette...
Arabamızın arkasında her daim bizi bekleyen masamız, sandalyelerimiz, buzluğumuz, şemsiyemiz eşlik ediyor bu kez yurdun o soğuk bahçesi yerine bize. Rotamız canımızın istediği, ruhumuzun "işte burası" dediği herhangi bir deniz kenarı, mevsim ne olursa olsun. 
Varolan Rus salatamı biraz daha zenginleştiresim geliyor bazen, o zaman da adı İtalyan salatası oluveriyor. Daha farklı bir adı olabilirmiş bence, uyduramıyorum, benle ilgili belki de!
İçine biraz salam ve kornişon ekleyince, bazen de kaşar peyniri, adı gibi tadı da değişen güzel bir salata oluyor. 

  • 2 tane haşlanmış, küp küp doğranmış patates
  • 2 tane haşlanmış, küp küp doğranmış havuç
  • 1 çay bardağı kadar haşlanmış bezelye
  • 1 kase ince şeritler halinde doğranmış salam
  • yarım su bardağı ince şeritler halinde doğranmış kornişon salatalık turşusu
  • yarım su bardağı süzme yoğurt
  • yarım su bardağı mayonez
  • tuz
Bezelye, patates, havuç, salam ve turşuyu bir kapta karıştırın. Dilerseniz bu karışıma biraz kaşar peyniri de ekleyebilirsiniz. Ardından mayonez, yoğurt ve tuzu bir kapta güzelce çırpıp, sebze karışımına ekleyin. Hepsi birbirine tamamen karıştığında salatanız hazır demektir.
İsterseniz yarım saat dolapta beklemesine izin verin, değilse de hemen de tüketilebilir, ancak biraz bekletmekte fayda var, daha bir kaynaşsınlar birbirlerine...