Akşam 10:30- 11:00 gibi midem kazınmaya, gözlerim aranmaya başlar dolapta ne var ne yok diye. Bizim "kayıntı" adını verdiğimiz bu öğünü de tüketir, üzerine birer soda devirir, öyle yatarız yatağımıza, hem de en mutlusundan...
Bu kayıntılardan biri de kokoreçtir kimi zaman. Bugüne kadar birer sarım alıp, dilimleyip buzluğa atardık. Zamanı geldiğinde çıkartıp afiyetle...
Ama kafaya kondu bir kere...
Bu kez benim sevgili eşim tarafından bir adet kuzunun bağırsakları alındı ve güzelce yıkanarak temizlendi. Ardından bir gece boyunca sirkeye yatırıldı. Suyu süzdürüldü ve bu kez iki elden şişe sarıldı. Eldeki imkanlar nedeniyle biz bambu 3-4 tane şişe aynı anda sardık, ancak siz mümkünse demir ve kalınca bir şiş kullanın bu iş için. İşiniz çoook daha kolaylaşacaktır, emin olun. Şişe bağırsakları sarmadan evvel biraz kuyruk yağı yada gömlek yağı sarmakla işe başlamanız gerekiyor. Elbette gömlek yağı daha hafif olacaktır.
Şişe geçirdiğiniz kokoreçin dilimlenecek seviyeye gelmesi için 1-2 saat buzlukta bekletin.
Dilimlediğiniz kokoreçleri yanmaz tavada arkalı önlü kızartın.
Kesme tahtasına alıp ince ince doğrayın ve tekrar tavaya atın. Pişmesine yakın bolca kimyon serpin. Seviyorsanız ve mümkünse bolca da pul biber...Tuzunu da ayarlamayı unutmayın.
Biz bu noktada küp küp doğranmış domatesi ve kuru soğanı da tavaya atıp çok bekletmeden altını kapatıyoruz. Küçük bir öneri daha, küçük turşu biberlerini minik minik doğrayıp tavaya atın, nefis bişey oluyor...
Yanında bir de acılı şalgam diyesim geliyor ama kimsenin gözünü korkutmak istemem. Ama ben hayır diyemem!
Ve elbette aradaki fark nedir, bu kadar zahmete değer mi derseniz, kesinlikle derim. İsterseniz iki yarım ekmek yemiş olun, midenizde gram rahatsızlık yada ağırlık hissetmeyeceksiniz. Üstelik mutfağınızda kötü bir koku oluşmayacak. Kokoreçten bambaşka bir tat alacaksınız. Her zaman derim, bir de bunu ben yaptım demenin hazzı, parmaklarınızı yemenin haklı gururu var. Yukarıdaki fotoğraflar malesef çok başarılı olmadı, bir an önce yemek istemenin dayanılmaz sancıları yaşanıyordu çünkü o an...