4 Ağustos 2014 Pazartesi

Hellim kızartması eşiliğinde ızgara (dökümde) tavuk ve geçip gidiveren tatil!

Daha dün "Yanımıza başka ne alsak?" , " Liste yapalım, bişeyimiz eksik gitmeyelim oralara!..." diye söylenir dururken heyecanla, geçti gitti tatil...
Tam bir aydır ayrıyım evimden...Bir yengeç kadını için çok da güzel birşey değil açıkcası o kadar uzun süre evcağızından ayrı kalmak ama, bu yılki tatilimiz bi başka güzeldi. Bir dahakine kadar hasretle, sevgiyle anılacak, tebessümle yer edecek zihinlerimizde...
Aslında belki de artık ben çok büyüdüm, e tabi, otuzumu da aştım ve herşeyi daha bi idrak eder, tadına varır, anlar, özümser ve biriktirir hale geldim. Ve aslında ben, otuzumu çok sevdim. Eğer yaşarsak, daha kırkı var bunun...Daha asili, daha dingin ve çok şey biriktirmişi ellerinde...Ben bu kadarla kalmak istemiyorum, yaş almak ve aldığım her yaşla gelen tecrübenin, enerjinin ve olgunluğun bana kattıklarını birebir görmek istiyorum kendimde. 
Her alanda zevklerimin artık daha çok kalıplaştığını, yerine oturduğunu görüyorum mesela, kendimi beğeniyorum, beğendiklerimi de...Kendime neyin yakışıp, yakışmayacağını durup düşünmeden belirleyebiliyorum mesela...Tereddütlerim yok...
Anneyim, en iyisi olmaya, kendimce en doğrusunu yapmaya çalışıyorum. Ve elimdeki 3 yıl + 4 aylık ürünün herşeyinden "yüzde bir milyon" mutluyum...Hani, "bi çocuk daha yapsam, şunları, şunları yapmazdım!" diyebileceğim hiç bişey yok onunla ilgili, çok mesudum...
Çok sevdiğim, ilgilendiğim, ilgisi üzerimde olan, iyi anlaştığım, "ondan önce beni al Allahım, onsuzluğu yaşatma bana!" dediğim bi eşim var ve ailemle gurur duyuyorum. Tek kişi kaldığım yolda bugün üç kişiyiz ve bu aile çoook genişlesin istiyorum. İnsan hayatında herşey mükemmel olamıyor ama beni bi şekilde görüp, duyup, yaptıklarım ve yaşadıklarımla mutluluk duyan bi annem olduğuna inanıyorum. 
Tüm bunların yanında yapmak ve yaşamak istediklerim var ve asla kuramadığım cümleler...Belki çok kolay ama yapamıyorum, geç kalmaktan korkuyor ama mıh gibi yapıştırıyorum  o sözleri boğazıma. Konuşsam belki saatlerce susmayacağım kadar çok cümlem var içimde, paragraf paragraf...


Tatil dönüşü yanımızda en fazla çoğalanlar kitaplarımız oldu, ve aslında yeni ev eşyalarımız...Benim gibi biri en çok, ev eşyası ve ayakkabı alınca mutlu olur, çok şükür bu tatil yine başardık bunu!
Onları, aldığım herşeyi, tek tek, özene bezene yerleştirmeyi o kadar seviyorum ki, çocuk gibi seviniyorum resmen. Ve bunu, kısacık bir zamana sığdırmaktan nefret ediyorum. Geniş zamanlarda, rahat rahat, sindire sindire yapılmalı bu iş, ben de öyle yapıyorum ve bunun verdiği enerji bana epey yetiyor. Evimi, ailemi, eşimi, kızımı, kendimi, hayatı çok çok çok seviyorum...

Daha önce sözünü ettiğim döküm tencerelerime bir yenisi daha eklendi, değmeyin keyfime. Aslında çok da pratikler kendileri. Yani misal, tatilden eve döndüğümüzde, dolapta hiçbişey yokken, bir anda mükellef bi sofra hazırlamanıza yardımcı olur. Bu arada "dolapta hiçbişey yokken" deyimini geri alıyorum çünkü, benim hayatımda hiç olmadı öyle bişey! Allah korusun, kıtlık falan çıksa "40 gün" yetecek kadar hazırlığım vardır benim dolabımda, sağlamcıyımdır biraz! Yengeç olduğumu söylemiştim sanırım!


Bu da öyle beş dakikada hazırlanıveren tabaklardan, ama sunumu ve kendisi on numara...
  • dilediğiniz miktarda pirzola tavuk (eğer marine etmek isterseniz zeytinyağı, tuz, karabiber bu tabak için size yeterli olacaktır.)
  • 1 paket (yaklaşık 250 gr ) dilimlenmiş hellim peyniri
  • ve ızgaraya çok yakışan sebzeler; biber, soğan, domates...
Döküm ızgara tavayı kuru ve yağsız bir şekilde ocağa koyup altını açtık. Yalnızca 7-10 dakika arası (ateşin durumuna göre ayarlaması sizden) tavanın iyice ısınmasını sağladık. Çünkü bu sayede pişirdiklerimizin yarısını tavada kalmaktan kurtarmış oluyorduk. Yani bu nokta çok önemli!!!
Ardından ısınan tavaya önce tavukları, onların peşi sıra hellimleri ve sonrasında sebzeleri atarak pişiriyoruz. Sebzeler için tavukların aralarında yada kenar köşelerde yer kalmışsa o esnada da pişirebilirsiniz. Zaten yüksek ateşte domates dahil hiçbiri suyunu salmıyor, enfes oluyor...


Sonra da, alın onları servis tabağına afiyetle...Varsa biraz pilav en nohutlusundan...Pratik, iştah açıcı ve sanırım herkes tarafından zevkle kabul gören yemeğiniz hazır!

 Bunlar da tatile çıkmadan evvel ve hemen sonrasında eldeki nefis malzemelerle hazır ediliveren kış hazırlıkları...Giderayak evde kalan malzemeler yazık olmasın diyerek!
Fasulye konservesi ve bizim evin bitmek bilmeyen ritüeli; turşular! 



Ve bu da tatil boyunca tertemiz denizin, altın sarısı kumun, parlak güneşin ve dondurmaların tadını en fazla çıkaran ailemizin en küçük üyesi Nazoş Hanım...Çooook mutluydu, çok! Hatta bir günlüğüne gidilen Girne seyahati boyunca ve günün her anında mutsuzluğunu, durumdan hoşnutsuzluğunu her fırsatta dile getiren ve dönüşte saatin kaç olduğuna aldırmadan kendini sulara bırakıveren ve neşesi yerine gelen minik tırtılımız o bizim... Suratındaki ifade tatil boyunca hep aynıydı, hep mutlu, hep enerjik ve hep yorulmayan!


Tatil boyunca Naz' ın en favori yemeğiydi altta görülenler...Her seferinde asla tek bir tabakla yetinmedik, arkasını istedik! Arkada Kıbrıs' ın meşhur turşusu "Gabbar" , önde de hakikaten çok güzel bi lezzet "yengeç bacağı"...Tüm yemekler ve özellikle bu ikisi gerçekten çok güzeldi. Yapan ellere sağlık!


Allah tekrarını nasip etsin ve en kötü günümüz böyle olsun be! Tatil tadında günler diliyorum herkese...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız benim için çok değerli ve önemli. Her yeni fikrin, görüşün, düşüncenin bana katacağı birşeyler mutlaka vardır. Hepinize teşekkür ederim.