13 Ağustos 2014 Çarşamba

Hayat çok güzel, bu meyve suyu da öyle: Kalan meyvelerden ev yapımı meyve suyu

Bazen, yaşayıp giderken hayatı, olanca yoğunluğu ve karmaşası içinde yaşamın, farkedemiyoruz aslında ne kadar kusursuz ve muhteşem olduğunu herşeyin... Bizde varolan zenginliği göremiyor çoğu zaman gözlerimiz... Miskin miskin kapılıp gitmeye devam ediyoruz kaldığı yerden birşeylere...Yapıyoruz, çoğu zaman hepimiz yapıyoruz aynı şeyi, çoğu zaman bazı birçok şeyi de erteleyerek, varlığının garantisi olmayan yarınlara üstelik!
Oysa o kadar güzel ki hayat, ve ertelenemeyecek kadar da kısa... Ve anı yaşamak önemli olan, ona, şuna, buna aldırmadan, canının çektiği gibi hareket edebilmek...
Sabah erkenden kalktım, sevdiceğimi işine uğurladım, ve kokladım nefis havayı kocaman bir solukla...
Oturdum balkonumda en sevdiğim yere, salıncağıma, yayıldım şöyle biraz ve sabahın o nefis serinliği içinde kitabımdan onlarca yudum aldım. Yaşadığıma ve hayatımdaki herşeye şükrederek... Ve zamanı çok dikkatli kullanmaya özen göstererek her zaman yaptığım gibi...

Bir yemek bloğu yazarı olarak, sadece yemeklerden bahsedemiyorum çoğu zaman, biliyorum. Ama tüm bunlar benden ibaret ve sadece yemek yazdığım zaman çok kuru, çok havada buluyorum yazdıklarımı... Onu da yapıyorum zaman zaman elbet, ancak öyle zamanlarda, anlayın ki yalnız başıma değilim, kafayı tam toplayamamışım demek ki... Ve yanımda muhtemelen hayatımın en güzel uğraşısı, el emeğim, göz nurum Naz' ım var.


Hazır meyve suyunu kendi evinde hiç görmemiş ve hiç tanışıklığı olmayan Naz' ıma çok sık yaptığım meyve sularından sadece birinin görselidir buradakiler. Anne sütünün yanında bişeyler içebildiği günden beri evde kefir ve meyve suyumu hep kendim yaptım. Şart değil ayrıca şu yada bu meyveden evde olması... Biz, biz derken kızımla ben meyve severiz, ancak tazeyken. Zaten herşey tazeyken güzel değil mi, birkaç gün geçince tadı bozuluyor sanki.


 Bunu bildiğimden ve semt pazarının resmen dibinde oturduğumdan az az alırım herşeyi. Yine de geceden sabaha tabakta kalan bir elma, iki kayısı, erik, şeftali, kiraz, üzüm, armut, aklınıza gelen ne varsa çekirdeklerini çıkarıyor, kabuklarını soymadan bi tencereye alıyorum. Meyvelerin üzerini geçecek kadar su koyup ocağın altını açıyorum. Meyveler ezilebilecek kıvama geldiğinde ki bu çok zaman almıyor, en fazla on dakika, ocağı kapatıyorum. Soğumasını bekleyip, soğuduğunda bir kevgir yardımıyla meyveleri eziyorum ve suyunun ayrılmasını sağlıyorum. Mümkün olduğunca posasını çıkarıyor ve kabuklarını atıyorum. Ardından tadına bakarak şeker oranını dengeliyorum. Bunu bal kullanarak yapıyorum, zaten bir kaşık bal yetiyor. Ve ben çoğu zaman içine biraz da limon suyu ekliyorum, o hafif ekşiliği seviyorum. Hatta kıvamı koyu gelirse meyve suyunuzun içine biraz da su ekleyebilirsiniz.


Sonra buzdolabında soğutup, oh nefis nefis içsin kuzularınız. Tabi yalnız kuzular değil, evdeki tüm fertler severek içiyor neticede bu meyve sularını. Mesela bizim bugün kahvaltıda eşlikçimiz armut, elma ve üzümden oluşuyor. Tadı harika, kesinlikle tavsiye olunur. Lütfen çocuğunuzdan ve kendinizden katkılı tüm gıdaları uzak tutun. Benim üç yaşındaki tontişim bile marketlerde satılan paketli ürünlerin "zararlı" olduğunu biliyor ve elini sürmüyor. İstisnalar ayrı tabi, "alır mısın?" diyerek yapılan ikramlarda çocuğumu engellemiyorum, kendi kararı...Ama şunu çok iyi biliyorum, o da en az benim kadar biliyor hangisi iyi, hangisi hastalık yapar, bize zarar verir!
Doğal, dalından ve katkısız günleriniz olsun, sevgi dolu, yaşamak dolu, aşk dolu...




2 yorum:

  1. ellerinize sağlık çok şükür evlatlarımıza paketlenmiş ürünleri yedirmiyor kendi yaptıklarımızla büyütüyoruz :)
    ellerinize sağlık.. şifa olsun..
    sevgiler..

    YanıtlaSil

Yorumlarınız benim için çok değerli ve önemli. Her yeni fikrin, görüşün, düşüncenin bana katacağı birşeyler mutlaka vardır. Hepinize teşekkür ederim.