6 Eylül 2013 Cuma

Sebzeli, kremalı tavuk suyu çorba

Bu gece kelimenin tam anlamıyla, tam da karmakarışık oturdum bilgisayarın başına...
Onlarca fotoğraf arasında gittim geldim, beğenemedim hiçbirini. Karar kılamadım aslında hiçbirinde. Aslında niyetim "ne kadar da çokmuş!" dediğim kış hazırlıklarına biraz ara vermekti.
Ve aslında niyetim çokça konuşup, bir nevi dertleşmekti...

Önce kapısından gireli dakikayı bulmadığım bir butikte, kafama kendi yarım kadar bir manken yedim. O esnada tek yaptığım Naz' ın nerede olduğunu kontrol etmekti.  Neyseki olanların farkında değil, bulduğu en topuklu ayakkabıları bana bir an önce gösterme ve denetme çabası içindeydi yalnızca.
 Kaşımın üzerinde bir yarık, saatler süren zonklama, ısrarcı bir başağrısı ve gözümde günler süren bir morluktu bana kalan sonunda. Aynaya her baktığımda girdiğim o dükkandan bir kez daha nefret ettim. Ve her defasında eşinden şiddet gören kadınları düşündüm, ben böyleysem, o kadınlar nasıl severler bu hayatı, nasıl bakarlar o adamların yüzüne her defasında ve belki de mecburen! Nasıl tiksinmezler herşeyden ve bu düzeni bozuk dünyadan...

Henüz çok taze bu durumun ardından 3 gün boyunca da ateşler içinde yattım, uyuyabildiğim her dakika kabuslar gördüm. En son gece, ateşim yine 39' u bulduğunda dayanamadım ve tekrar hastanede aldık soluğu. O gece ve devamında yediğim iğnelerden doğan yeni morluklarım kaldı yanıma bu kez.
Ve tabi bu hastalık bana öğretti ki benim eşim mutfakta tam bir felaket, yada ben onu fazla tembel hale getirmişim. Çünkü hatırlıyorum, henüz yeni tanıştığımız dönemlerde bana konserve de olsa yemek yapmışlığı, güzelcene de bir tarhana çorbası hazırlamışlığı vardı. Tamam içinde fışkıran bir cevher yoktu belki ama olan da buharlaşıp havaya karışmış zamanla.
Bir hafta boyunca sürekli yemek sipariş ettik ve gördük ki bu durum inanılmaz sıkıcı. Kurduğumuz sofraları ailecek özledik. Hatta ilk günün sonunda Naz "ben aç kaldım" diye söyleniyordu kendi kendine. Gel de kahrolma!
Tabi arada eşimden gelen "sana çorba yaparım ben" teklifini hızlıca reddettim, çünkü gözümde canlananlar hiç de hoş şeyler değildi. Neticede mutfakla uzaktan yakından alakası olmayan- yemek dışında, güzel yer!- bundan da hiç şikayeti olmayan bir eşim olduğu yıllar sonra kafama iyice dank etti. Ancaak insan sevdiğinin o beceriksiz hallerini bile seviyor. Yapacak birşey yok malesef, seni böyle aldım kabul ettim ben güzel insan, sayın Yılmaz!
Son iğnenin ertesi günü ise hem Naz hem de benim için okul sezonunu açtık.
Naz okullu oldu bu yıl, okula gidiyor olmak, kitaplar, hamurlar, öretmen!, yeni arkadaşlar, gözlemlenecek pek çok yeni durum...Hepsi, hepsi Naz için mükemmel şeyler! Bir de şu ayrılık anları olmasa! En çok da bana zor geliyor desem...
Hatta geçen sabah elbise delisi kızım şort giymek istemediğinde "ama öğretmenin bu sabah şort giymeni istemişti" diyen babasının sözünü bile dinledi minik sıpa... Ki bu konuda baba-kız ve anne-kız olarak çok ciddi kıyafet sorunları yaşamış bireyleriz. Çünkü Naz illaki elbise giymeli ve mütemadiyen o eteklerini savurmalı nazlı nazlı yürürken...

Bütün bunların ardından size öyle bir çorba tarifi vermeliyim ki hasta olduğum günlerin de acısı çıksın aradan. Ben bu ara Naz' ın yediği herşeye bolca ve çeşit çeşit sebze ekleme telaşındayım. Herşeyin içine birkaç sebze tıkıştırıveriyorum, biz de severek yiyoruz. Bu da öyle güzel bir çorba. Bir kez yapın, ikinciyi muhakkak yapacaksınız.


  • 1 tane tavuk budu
  • 2 yemek kaşığı un
  • tereyağ + zeytinyağı
  • yarım su bardağı krema
  • muskat rendesi
  • evde bulunan sebzelerden bir demet, mesela 1 kırmızı biber, 1-2 yeşil fasulye, küçük bir patates, yeşil biber, havuç... Sebze olayını çok da abartmayın, 2-3 çeşit olsa yeter.
  • tuz
Haşlayıp ufak ufak didiklediğiniz tavuğu bir kenara alın.
Tenceredeki yağda unu kokusu çıkana kadar kavurun. Üzerine 3-4 bardak su ilave edin, tavuk suyunuz mesela ve karıştırarak kaynamasını sağlayın.
 

Minicik küpler halinde doğradığınız sebzeleri ve ardından tavuk parçalarını çorbaya ekleyin. Sebzeler çok küçük boyutta olduğundan çabuk pişecek ve herkes afiyetle tüketecektir. 
Tuzunu ve muskat rendesini ekleyin ve ocaktan almaya yakın kremayı da ekleyip altını kapatın. 
Nefis çorbanız servise hazır...Afiyet bal herkese!


Böyle de bi başkadır benim kocam...Bulduğu yerden, umulmadık anda bir demet çiçekle dikiliverir karşınıza, Hastalık filan unutulur bi 5-10 dakika!


                    Böyle de çok sevilir hayatımın bu en güzelleri. Varlığınız ömre bedel, seviyorum sizi...









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız benim için çok değerli ve önemli. Her yeni fikrin, görüşün, düşüncenin bana katacağı birşeyler mutlaka vardır. Hepinize teşekkür ederim.