14 Eylül 2013 Cumartesi

Kabak çiçeği dolması ve AŞK!

"Annecim, seni çok seyiyom. "
Çok sevdim evet, her annenin evladına bayıldığı, hayran kaldığı kadar ben de kızımı çok fazla sevdim.
Çok öptüm, çok sarıldım, "günde 20 kere sarılın, iyidir" dedi pedagoglar ben zaten sarılmalara doyamadım...
Uyuyunca özledim, onu çok sevdiğimi, onun hep yanında olduğumu söyledim her defasında.
Bunun karşılığını da sıklıkla aldığımı düşünüyorum şimdilerde, hem de doyasıya, hem de baldan tatlı bi halde!

Hiç "cıs, polis amca, doktor teyze, ee, pis, düt düt, beş beş..." girmedi hayatımıza. Ona hep büyük insan gözüyle baktık ve herşeyi, her zaman tüm çıplaklığıyla anlattık. Elbette onun seviyesine inerek. Anlatınca anlıyorlar aslında ve bu fazlasıyla hoşlarına gidiyorl. "Adam yerine koydu beni, oturdu anlattı bi güzel! " diyorlar belki içlerinden.
Çevremdeki bazı anne babaların çocuklarına olan tutum ve davranışlarını gördükçe ilerisini düşündüm hep ve duraksadım  çoğu zaman, kaygılandım bir parça.
"Televizyon izlemiyor demek, peki ne yapıyor, nasıl vakit geçiriyor? " diyenlerin bu komik sorularını garipsedim ve de çoğu zaman. "Çocukla çocuk" olduktan sonra yapılacak o kadar çok şey buldum ki her defasında. Her şey bi oyun aslında!
Şimdilerde 29 aylık, teşekkür etmeyi bilen, duygularını kolayca ifade edebilen, çevresiyle iletişim kurabilen ve "annecim seni ÇOK seyiyom "diyen kocaman bir Naz ablam var benim.

-Senin adın ne ?
-Naz abla!

O kadar güzel ki ondan bunu duymak, o kadar ömre bedel ki...Galiba doğru bişeyler yaptık, güzel bi ürün var ortada diyebileceğim öyle güzel bir aşk ki o...
İllaki sevgiliye duyulanın adı değilmiş aşk, evlat da varmış işin içinde. Kokusunu içine çektikçe doyamadığınız, her geçen gün daha da, daha da çok sevip şımarttığınız dünya güzeli varmış.
Önce babası geldi girdi hayatıma, adı aşk oldu, sonra kızı...
Kendisini göremediği fotoğraflara bakıp bakıp "ben nerdeyim anne? "diye kocaman bi soru işaretiyle bakan yüzüme.
Herşeyini, her keşfini, her halini çok seviyor insan. Her geçen gün daha da çok...
............................

Ve bir yandan pazar yerine yakın bir evde yaşıyor olmanın en büyük nimetlerini yaşıyoruz ailecek. Sabah kalkıp erkenden pazarı dolaşmak, tazecik sebze meyvenin tadına bakmak, el değmeden poşete koymak, sabah sütünü alıp eve getirmek... Henüz toplanmış kabak çiçeğini mutlulukla alıp, tencereye koymak ve ona da hayran olmak, kendi adıma! Bu da bir aşk aslında, mutfağa duyulanından!
O kadar mutlu oldum ki o bir tencere dolmayı kendi evimde yapınca ve tadına bakınca, bu mutluluğu ancak yaşayan anlar diye düşünüyorum.
Hep restoranlarda isteriz, getirir koyarlar önümüze en fazla 4-5 tane, "bi gözüm gördü, öbür gözüm görmedi" misali kaderine boyun eğersin!
Ama bu sefer öyle olmadı, o kabak çiçekleri elde edilebiliyormuş meğer, hem de yok paraya.


Evet biraz narin oldukları kesin, ama birkaç tanesini doldurduktan sonra raconu kapıyorsunuz, zira çok doldurmamak lazım.

  • 3 bağ kabak çiçeği ( her demette 10-11 tane varmış)
  • 2 tane kuru soğan
  • 2-3 diş sarımsak
  • 1-1,5 su bardağı yıkanmış ve sıcak suda ıslatılmış pirinç
  • 1 tane çok ince rendelenmiş domates
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • kuru nane, tuz, karabiber, yenibahar, pulbiber
  • zeytinyağı
  • kıyılmış maydanoz yada dereotu
Pirinci önceden ıslatmak şart çünkü çiçekler çok kolay pişiyor, pirinçler yolda kalır!
Kabak çiçeklerini aldıktan sonra çok vakit kaybetmeden doldurmak gerek. Saplarından ayırıp, nazikçe yıkadıktan sonra sularını süzmeye bırakın.


Bu arada ince doğranmış soğanı yağda kavurun.
Domates rendesini ve salçayı ekleyin.
Sarımsağını, pirincini, maydanozunu ve baharatlarını ekledikten sonra ocaktan alın.
Biraz soğuduktan sonra çiçekleri nazikçe doldurmaya başlayın.
Yarısına gelecek kadar su ekleyip, kısık ateşte pişmeye bırakın.


Tüm suyunu çektiğinde pişmiş oluyor, şöyle bol limonla....İçine karabiberi de biraz fazla koymak lazım diye düşünüyorum, zira benim pek öyle girişimlerim olamıyor artık çünkü Naz abla henüz o kadarını çok da sevimli bulmuyor!





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız benim için çok değerli ve önemli. Her yeni fikrin, görüşün, düşüncenin bana katacağı birşeyler mutlaka vardır. Hepinize teşekkür ederim.