17 Temmuz 2013 Çarşamba

Ahududu reçeli, menekşelerim ve yeni başlayan reçel pişirme aşkım...


Gördüğüm pek çok yenilesi şey için, "reçeli olsa nasıl olur ki acep?" diye düşünmeye başladım son zamanlarda...Hastalık gibi...Hani dar geleceğini bile bile " olsun giyince açılır!" diyerek bir küçük numara ayakkabıyı alırsın ya inatla... Hastalıktır çünkü sendeki, satın alma, ille de sahip olma hastalığı... Ona benzetiyorum bu durumu... Kimse bilmiyor ama neler geçiyor kafamdan, kırk tilki dolaşıyor vallahi!
Bir de şu kireçte bekletme hadisesine taktım bu aralar, inceleyip, araştırıp duruyorum günlerdir...Kabak reçeli mesela, kireçte beklemiş, kıtır kıtır, tatlı niyetine...
Turunç reçeli var bir de... Annemle yapardık onu da, bir minik kavanoz olsun yapardı annem benim için...Ön hazırlık mutlaka, yol kenarlarındaki turunç ağaçlarından turunç toplama faslı... En çok da bu kısmı sevmezdim, memlekette de turunç ağacı bol, " biraz da şundan mı toplasak?" cümlesi sık tekrarlanır, poşette topladığın turunçlar zaman ilerledikçe ağırlaşır...
Dış kabuklarını rendelerken kendimden de birşeyler eklerim mutlaka, ellerim her seferinde rendeye kapılır, canım yanar, kaldığı yerden üzgün yüzü ve ah, vahlarıyla annem devam eder rendeye.
Çook özledim yine....
Canımda can... "Bu beden yalnız senin değil, ona benim için de çok iyi bak, kendini üzersen beni de üzmüş olursun." cümleleri kulağımda. Seni üzmek değil niyetim annem ama üzüyor hayat insanı, olabildiğine hem de...Hayat hiç bir vakit, pamuklara sardığımız çocuklarımız için de o kadar kolay olmayacak, bunu biliyor ve hiç bilmemek istiyorum.

Diyoor ve güzeller güzeli ahududularımdan oluşan nefis reçelime geçiyorum...
Uzun bir süre hatta her defasında yeni bir tartışma konusu oldu bu elimizdeki nefis meyvelerin ne olduğu, kimi frambuaz dedi- ki asla değil, onu biliyorum-, kimi böğürtlen - o da değil, yani yol kenarlarından toplayıp yemeğe doyamadığımız bir diğer lezzet değildi bu, ah o Şile-Ağva yolunun dili olsa da anlatsa!-, kimi de ahududu olduğunu iddia etti ki buna tüm kalbimle katılıyorum sonuç olarak.



  • 1 kg ahududu
  • 4 su bardağı şeker
  • 1-2 damla limon suyu
Aslında şekeri 1 bardak kadar daha fazla koyabilirsiniz, ben çok tatlı olmamasına çalışıyorum sadece.
Tencereye koyduğunuz ve sakince yıkadığınız ahududuların üzerine şekeri koyup 2-3 saat bekletin. Ardından kısık ateşte pişmeye bırakın. Kaynamaya başladığında limon suyunu damlatın ve 10-12 dakika kadar daha kaynadıktan sonra ocaktan alın. Meyvenin özelliği dolayısıyla kıvam alması en kolay reçellerden biri bana göre. Çünkü soğuyunca muhteşem bir kıvama, sanki jölemsi bir hale bürünüyor. Misss!



Ve  bunlar da iki yıldır bizde varlıklarını sürdüren ve bu yıl coştukça coşan menekşelerim. Yalnız onlar değil, bu yıl, belki de yeni evimizdeki yeni yerlerini çok sevmiş olacaklar ki bütün bitkilerimiz hiç görmediğim bir  bollukta çiçek açtı. Yeşil tutkunu biri olarak anlaşılacağı üzere tarifsiz mutluluklar içindeyim...


 Dedim ya gördüğüm her şeyin reçelini yapmaya başladım diye, bunlar şimdiye kadar yapılanlar sadece...


Sırasıyla karadut, ayva, vişne, kayısı, ahududu ve gül reçeli...
 Reçel dolu, reçel tadında günler olsun herkese!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız benim için çok değerli ve önemli. Her yeni fikrin, görüşün, düşüncenin bana katacağı birşeyler mutlaka vardır. Hepinize teşekkür ederim.