28 Şubat 2013 Perşembe

Şifa Çorbası


Günler hızla akıp giderken, havalar içimizi daha bir ısıtır hale gelmişken, kışı da artık arkamızda bırakmak üzereyken, o soğuk günlerden kalma bir tarifim var size. Kış ortası bir kaç kez yaptığım, adı gibi şifa niyetine içtiğimiz ve hatta görür görmez vurulduğum bir tarif. Ve bu güzel tarif  Allah ne verdiyse adlı güzel bloğun sahibine ait. Kendisi de, şifa niyetine diyerek oluşturmuş bu tarifi...

  • 1 su bardağı ince bulgur
  • 1 su bardağı tarhana
  • 1,5 su bardağı kaynar su
  • tereyağ + zeytinyağı
  • 1,5 yemek kaşığı un
  • 2 diş sarımsak
  • yaklaşık 1 su bardağı yoğurt
  • tuz, karabiber, kuru nane
  • 6 su bardağı etsuyu + su
Üzerine:

  • tereyağ
  • toz kırmızı biber
Bulguru ve tarhanayı kaynar su ile ıslatın ve hemen karıştırıp 5 dakika dinlenmeye bırakın.
Ardından 1-2 dakika kadar yoğurun ve hamur haline getirin. Küçük bir parça kopartın, parmak kalınlığında şerit yapıp bıçakla nohuttan biraz büyükçe kesin.



Tencereye yağı ve unu koyup kavurun. Üzerine sırasıyla yoğurt ve etsunu ekleyip kaynamaya bırakın. Kaynamaya başlayınca hazırladığınız hamurları yavaşça ekleyin ve kaynadıktan sonra naneyi, tuzunu ve dövülmüş sarımsağı ekleyip 10-15 dakika kadar daha kısık ateşte pişirin.
Servis yaparken tereyağında kızdırdığınız toz kırmızı biberi "cozz"latın...
Afiyet, şifa olsun.



25 Şubat 2013 Pazartesi

Palamut buğulama

Hamsi buğulamadan esinlenerek bir çırpıda hazırladığım, limonun tüm aromasını, ekşiliğini içine sindirmiş olan nefis bir palamut oldu kendileri. Ayrıca nedense hep önyargı ile yaklaştığım palamut nasıl da güzel bir balıkmış, bunu bu yıl farkettim...

  • 1 tane büyük palamut
  • 2 tane kuru soğan
  • 7-8 diş sarımsak
  • 1 tane irice patates
  • 2 tane domates
  • 2 tane yeşil biber
  • 2 limon
  • zeytinyağı
  • tuz, karabiber
Palamutu tencerenin dibine yerleştirin. Üzerine sırasıyla ince halkalar halinde dilimlediğiniz patatesi, soğanı, sarımsağı, domatesi, biberi ve limonu ekleyin. Diğer limonun da suyunu sıkın ve zeytinyağıyla birlikte gezdirin. Ben ekşi seven bir insanım, eşim de öyle, hele kızım, limonu kabuğuyla yiyen cinsten, elimde limon görmesin!
O nedenle limonu bol tutuyorum ben...
Varsa maydanoz da ekleyebilirsiniz, yakışır.


Tuzunu ve biberini de ekleyip orta ateşte sebzeler suyunu salana kadar pişirin. Sebzeler suyunu salınca kısık ateşe getirin ve ağır ağır pişmeye bırakın. 25-30 dakika sonra buğulamanız hazır. Bahçemin soğanından, marulundan yapılmış salatam da hazır, afiyet bal o zaman! Gayet hafif, gayet lezzetli...


22 Şubat 2013 Cuma

Bitli kurabiye yada susamlı kurabiye

Günlerce bayatlamayan, kavrulmuş susam tadıyla damaklarda enfes bir tat bırakan ve hani ağızda dağılan cinsten kıyır kıyır bir kurabiye. Yine çook eskilerden, hatırası, hatırlattıkları bol bir tarif...



  • 1 çay bardağı kavrulmuş susam
  • yarım paket margarin yada 125 gr tereyağ
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 fincan pudra şekeri
  • 1 paket vanilya
  • 1 paket kabartma tozu
  • 3 bardak un
  • üzeri için; 1 kase pudra şekeri
Yağı bol gibi gözükebilir ancak yaptığınıza değecek, emin olun. Sıvıyağ olarak ise ben zeytinyağı kullanıyorum, Nazilli' min zeytinyağı....
Öncelikle susamı yanmaz tavada rengi dönene ve kokusu buram buram çıkana kadar kavurun.
Ardından un hariç diğer tüm malzemeleri karıştırın, hemen ardından da unu ekleyin.
Son olarak kavrulmuş susamı ekleyin ve ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak kurabiyeye şekil verin.
Yağlı kağıt serdiğiniz fırın tepsisine yerleştirin ve önceden ısınmış 175 derece fırında hafif pembeleşene kadar pişirin.
Soğuyunca üzerine pudra şekeri serpin.


18 Şubat 2013 Pazartesi

Zeytinyağlı yer elması


Zevkle takip ettiğim yemek bloglarından biridir Cafe Portakal . Yine orada görüp beğendiğim bir tarif, çok da lezzetli bir zeytinyağlı oldu kendileri. Ben içine yer elmasını ekledim bir de. Zeytinyağlı havuçtan çıktı, zeytinyağlı yer elmasına doğru yol aldı aslına bakarsanız.
Sağlığa faydası, vitamini bol...
Yer elması severlere...



  • 2 tane havuç
  • 4-5 tane yer elması
  • 1 tane kuru soğan
  • 2 diş sarımsak
  • 1 yemek kaşığı pirinç
  • 1 su bardağı sıcak su
  • zeytinyağı
  • tuz
  • 1 limon suyu
  • maydanoz
  • karabiber
Soğanları küp küp doğrayıp zeytinyağında kavurun. Rendelediğiniz sarımsağı, halka halka doğradığınız havuç ve yer elması dilimlerini tencereye atın.
Yıkadığınız pirinci, tuzu ve sıcak suyu tencereye ekleyerek kapağını kapatın ve kısık ateşte pişmeye bırakın.
Ocaktan aldığınızda üzerine limon suyu, maydanoz ve karabiber ekleyerek servis edin.
Fotoğrafta da görüldüğü üzere ben pirinci iki katı ölçü ile yaptım, biraz bol oldu, ancak yine çok lezzetli...


14 Şubat 2013 Perşembe

Karides ve kalamarlı noodle ( deniz ürünlü noodle)

Denizden çıkanlar tadıyla, bereketiyle beni büyülüyor. Bunca yıl neden bu kadar uzak kalmışız birbirimize, anlamak güç...
Karidesi, kalamarı, midyesi, yengeci, ahtapotu, çeşit çeşit balığı...(Buzlukta bir adet ahtapot beni bekliyor bu arada! Ne yapmalı, nerelerde pişirmeli onu...Evden taşınırken belki de...Arkamızda ahtapot kokusu bırakarak! Yoo ben kötü biri değilim! ) 
Midye deyince de midye dolma yada tavası gelmesin aklınıza. Yunanistan' ın o en güzel adalarından biri olan Mikanos' ta öyle güzel bir midye güveci yedik ki biz, eşimin parmakları da gidiyordu arada. Aynısını sonra evde de denedim, arkadaşlarımızla bile tanıştırdık bu yeni tarifi, Mikanos usulü midye güveç diyerek! Ballandıraraktan, afiyetle.


Tekrar gidilesi, görülesi yerler...




İspanya tatilimizde, Barcelona' da yediğimiz o mükemmel paella yada  mesela...Kendimize orada da bir Türk bulmuştuk. Yemek yediğimiz restorandaki kadın Türk' tü ve ekmeğin dilimle satıldığı bu ülkede bize epey yardımcı olmuştu! Birkaç gün üst üste deniz mahsullü paella yememe rağmen doyamamıştım bu güzelliğe. Hala da hasretle anarım o tadı...Bazen "ben de mi yapsam acaba?" derim, sonra başka zamana ertelerim. Kimbilir belki bir gün denemek kısmet olur...


O kocaman tavadaki paellalar sadece bir kişilik, o kadar lezzetli ki, emin olun bitiyor. Biraları da çok tatlı ve hafif, dolayısıyla koca koca bardaklarda içiliyor.

Deniz ürünlerini buluşturmaya, özellikle noodle ile biraraya getirmeye bayılıyorum. İçine biraz da midye lazımdı belki ama malesef, o an yoktu mutfağımda...


  • yarım paket noodle
  • 200 gr karides
  • 200 gr kalamar
  • 1 tane kuru soğan
  • 1 kase doğranmış siyah zeytin
  • 1 küçük kase haşlanmış mısır
  • 2-3 tane kırmızı biber
  • soya sosu
  • zeytinyağı
  • 1 tane domates
  • 2-3 diş sarımsak
  • 1 su bardağı krema

Karidesler temizlenmiş, kalamarlar sodada beklemiş olmalı. Zeytinyağı koyduğunuz tavaya önce karidesleri sonra kalamarları atın ve pişirin. Karideslerin piştiğinden tam olarak emin olduğunuzda kalamarı atın tavaya. Zira kalamar için 2-3 dakikalık bir pişme süresi yeterlidir, yoksa sertleşmeye başlayabilir. 
Ardından yarım ay şeklinde doğradığınız soğanı ve sarımsağı, soya sosunu, doğranmış kırmızı biberi, rendelenmiş domatesi, mısırı sırasıyla ekleyin.
Bu arada Tavuklu, sebzeli noodle tarifinde de olduğu gibi noodle için çok fazla haşlama yapmaya gerek yok. Bol tuzlu kaynar suda 1-2 dakika haşlayın, sonra ocakta alın, gerisi sosla pişsin. 
Haşladığınız makarnayı da tavaya alın ve birlikte biraz kaynaşmalarına olanak tanıyın. Eğer bu noktada noodle sert gelirse size yaptığınız makarna suyundan bir miktar ilave edin. Hem böylesi daha lezzetli olacaktır. 
Ardından kremayı ekleyin ve şöyle bir karıştırdıktan sonra ocaktan alın.


Servis yaparken dilimlenmiş siyah zeytin ve biraz yeşillik kullanabilirsiniz.
Noodle işte, tek başına mükemmel bir öğün oluşturacak kadar güzel, asil ve lezzetli...


10 Şubat 2013 Pazar

Kıymalı, yumurtalı, kuru kırmızı biberli nefis bi ıspanak!

Kesinlikle!
Nefis oluşu yani...
Ispanak girdiği her yere pek yakışan bir sebze bence. Gerçi ben Egeli olmanın da verdiği bi alışkanlıkla yeşil gördü mü, ot buldu mu mutlu olan cinstenim. Şubat tatili dönüşü kayınvalidemlere uğradık. Gece yarısı benim yine midem kazınmaya başladı. Her zamanki gibi eşimi de baştan çıkarttım ve girdik maaaile mutfağa. Ne yesek derken tencerede yeşil yeşil sırıtan bişey ilişti gözüme. "Anne ot mu o yeşillik, ne otu yaptın öyle?" diyerek indirdik mideye nefis gelincik ve turp otu kavurmasını, bol yoğurtlusundan...Oh, afiyet bal! Başka ne yesem o kadar lezzetli olamazdı o an. Ellerine sağlık kayınvalidem!

Yine üzerinde bi miktar düşünülmüş ve sonrasında yapım aşamasına geçilmiş bir yemek karşınızda. Tadıysa muhteşem...




  • yarım kg temizlenmiş doğranmış ıspanak
  • 200 gr kadar az yağlı kıyma
  • 1 tane irice kuru soğan
  • 3-4 diş sarımsak
  • 1 kase kurutulmuş kırmızı biber
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • zeytinyağı
  • tuz, karabiber
  • kişi sayısı kadar yumurta

Ispanak alırken özellikle en küçük boyda olanlardan almaya özen gösteririm. Az yemiş de diğerlerinden kısa kalmış, gelişememiş gibi olanlardan. Eşimin tabiriyle daha pahalı olanlardan. Öyle belki ama o kadar lezzetli ki!
Kıymayı kavurun.
Soğanı bol tutmakta fayda var, gözünüze küçük geldiyse bir tane daha doğrayabilirsiniz.
Küçük küçük doğradığınız soğanı ve sarımsağı da kavurun. Üzerine kuru kırmızı biberi ekleyin.
Yazın tadı yerindeyken kırmızı biberleri ince yarım aylar halinde doğrayıp kurutursanız bir çok yemeğe çok ayrı bir tat katan kuru biberler elde etmiş olursunuz. Daha kalın dilimlerseniz bozulmadan kalması pek mümkün olmuyor. En azından buradaki nemden etkilenmemesi olanak dışı, sizin oraları bilemem...
Ardından salçayı, ıspanakları, tuzu ve karabiberi de ekleyin ve kısık ateşte pişmeye bırakın.
Ispanaklar piştiğinde üzerine kişi sayısı kadar yumurta kırın.
Sıcak sıcak servis edin.

9 Şubat 2013 Cumartesi

Melike ve Serdar' dan ev yapımı KOKOREÇ halleri!

Akşam 10:30- 11:00 gibi midem kazınmaya, gözlerim aranmaya başlar dolapta ne var ne yok diye. Bizim "kayıntı" adını verdiğimiz bu öğünü de tüketir, üzerine birer soda devirir, öyle yatarız yatağımıza, hem de en mutlusundan...
Bu kayıntılardan biri de kokoreçtir kimi zaman. Bugüne kadar birer sarım alıp, dilimleyip buzluğa atardık. Zamanı geldiğinde çıkartıp afiyetle...

Ama kafaya kondu bir kere...
Bu kez benim sevgili eşim tarafından bir adet kuzunun bağırsakları alındı ve güzelce yıkanarak temizlendi. Ardından bir gece boyunca sirkeye yatırıldı. Suyu süzdürüldü ve bu kez iki elden şişe sarıldı. Eldeki imkanlar nedeniyle biz bambu 3-4 tane şişe aynı anda sardık, ancak siz mümkünse demir ve kalınca bir şiş kullanın bu iş için. İşiniz çoook daha kolaylaşacaktır, emin olun. Şişe bağırsakları sarmadan evvel biraz kuyruk yağı yada gömlek yağı sarmakla işe başlamanız gerekiyor. Elbette gömlek yağı daha hafif olacaktır.


Şişe geçirdiğiniz kokoreçin dilimlenecek seviyeye gelmesi için 1-2 saat buzlukta bekletin.
Dilimlediğiniz kokoreçleri yanmaz tavada arkalı önlü kızartın.


Kesme tahtasına alıp ince ince doğrayın ve tekrar tavaya atın. Pişmesine yakın bolca kimyon serpin. Seviyorsanız ve mümkünse bolca da pul biber...Tuzunu da ayarlamayı unutmayın.
Biz bu noktada küp küp doğranmış domatesi ve kuru soğanı da tavaya atıp çok bekletmeden altını kapatıyoruz. Küçük bir öneri daha, küçük turşu biberlerini minik minik doğrayıp tavaya atın, nefis bişey oluyor...


Yanında bir de acılı şalgam diyesim geliyor ama kimsenin gözünü korkutmak istemem. Ama ben hayır diyemem!
Ve elbette aradaki fark nedir, bu kadar zahmete değer mi derseniz, kesinlikle derim. İsterseniz iki yarım ekmek yemiş olun, midenizde gram rahatsızlık yada ağırlık hissetmeyeceksiniz. Üstelik mutfağınızda kötü bir koku oluşmayacak. Kokoreçten bambaşka bir tat alacaksınız. Her zaman derim, bir de bunu ben yaptım demenin hazzı, parmaklarınızı yemenin haklı gururu var. Yukarıdaki fotoğraflar malesef çok başarılı olmadı, bir an önce yemek istemenin dayanılmaz sancıları yaşanıyordu çünkü o an...

7 Şubat 2013 Perşembe

Harika bir şubat tatiliydi: Pamukkale - Karahayıt

Bu sene karla kışla, kayakla uğraşmayalım, gidip sıcak sıcak vakit geçirelim, evsel detoksumuzu bedenimize de taşıyalım dedik vee kalktık Karahayıt' a gittik. Eşim her zamanki gibi 1-2 ay önceden tatilimizle ilgili tüm plan ve hazırlıkları yapmış, yerimizi ayırtmıştı bile!
Amaç bir hafta boyunca kafayı tamamen boşaltmaktı. Aynen öyle oldu, Marmaris' e dönene kadar herşeyi silmiştik hafızamızdan...
Bizim için her konuda en ince ayrıntılara kadar inen bu adamı çoook seviyorum ben. Ben bu yazıyı hazırlarken gitti, en sevdiğim kırmızı elmalısından nargilemi hazırladı, pöfürdeteyim bir yandan diye.
Fonda çalan Yalın' ın "olmasa da olur" una "ommaşa da , ommaşa da" diye eşlik eden kızımın gülücükleri...
Mutluluğun resmi derler ya, bu işte benim için...En sevdiklerim, sevgi, saygı, huzur...
Bunlar da tatil fotoları...

Kış ortasında açık havada havuz keyfi...




 Sudan hiiç çıkmayan Naz, baba kucağında sıcak su keyfinde...


Pamukkale önü burası da...Tertemiz, pırıl pırıl bir su, bir sürü ördek, balıklar...Onlara ekmek atarken bir yandan da kendini besleyen Naz! Ekmekler gerçekten çok taze ve çıtır çıtırdı ama...



Karahayıt' ın her yeri kırmızı su, nar ve üzüm gibi geldi bana. Her yerden fışkıran termal sular bir yana, onlarca çeşit kuru üzüm, nar suyu, nefis nar ekşisi... Adım başı bunlara rastlamak mümkün. Naz da yarım bardak nar suyunu sırtından yedi, üzerinde gördüğünüz o lekeler nar lekesidir....


Oralara kadar gidip de horoz şekeri yemeden dönmek olmazdı...
Allah sevdiklerimizi yanımızdan hiç ayırmasın...