27 Eylül 2012 Perşembe

Mantarlı tavuk sote

"İyiki uyurken bırakıp gidiyorum seni, iyiki o gözler bana bakarken dönüp arkamı çıkmıyorum bu evden" diye düşündü anne. Ve tekrar sonsuz kere şükretti Allah' a. 
Çok istedim uyurken çıkayım evden, öğlen gelince de geri kalan tüm gün bizim olur, birlikte daha çok vakit geçiririz anne-kız diye. Sabahçı olabilmek için o kadar dua ettim ki, duydu Allah. Diyorum ben, evrene olumlu mesaj göndermek lazım. Olmaz olmaz dersen, olmaz tabi...
Okul, öğrenciler, dersler o kadar meşgul ediyor ki mesai saatlerinde insanı, zira koş koşuştur bir haldeyiz sürekli yeni sisteme geçtiğimizden beri. Öğretmenler odası halleri zaten bitti, durup soluklanmalar, çay yanında atıştırmalıklar sona erdi. Yarım bardak çayını içebiliyorsan ne mutlu sana...Dakikalarla yarışıyoruz artık, zamanımız kıymetli. Kimse birbirini görüp, iki çift laf edemiyor. Sabah 06:00 sularında başlayan gün hoop bi bakıyorsun bitivermiş.
İyi oluyor aslında iyi. Naz aklıma düşüyor ama uzun uzadıya kalamıyor o an zihnimde, çünkü sürekli yapılacak bişeyler var, zaman yok. Dolayısıyla bu sistem çok işime yaradı diyebilirim. Dün bir an kendimle kalıp gözlerimin yaşarmasını, özlemden ve aklıma gelen kokusundan burnumun direğinin kırılmasını saymazsak başarılı bir şekilde atlatıyoruz bu dönemi... 
Ve yine çok şükür ki onu güvenerek bırakabildiğim Hatice Ablamız var. Sağolsun iyi anlaşıyorlar, hatta "Hatice teyzeni seviyor musun ?" dendiğinde kafasını yukarı aşağı sallayan bir kızım var. Annemin adı, bi de kayınvalidemin ne de olsa.

Veee bizim evde çok talep gören, şu anki aç halimle benim de yeniden ağzımı sulandıran mantarlı tavuk soteee! Tavuk ve makarna, seviyorum bu ikiliyi. Bu kez yanında tereyağlı erişte var ki, o da nefis!





  • 1 tane tavuk göğsü
  • 300 gr kadar mantar
  • 1 tane kuru soğan
  • 2-3 diş sarımsak
  • 2 tane yeşil biber
  • 2 tane kırmızı biber
  • 3 tane domates
  • zeytinyağı
  • tuz, karabiber
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası


Ben özellikle toprak tencere kullanıyorum, tadı, kokusu bambaşka oluyor. Zeytinyağında tavukları hafif kızarana kadar pişirin. Ardından doğranmış mantarı ekleyin ve mantarlar pişene kadar kavurun. Sırasıyla doğranmış soğanı, sarımsağı, havucu, biberleri, domatesi ve salçayı ekleyin. Suyunu çekerken tuzunu ilave edin. İstediğiniz kıvama geldiğinde ocaktan alın. Ben sulu sevmiyorum, o yüzden suyunu çekmesi için biraz ocakta bırakıyorum. Afiyet olsun.



24 Eylül 2012 Pazartesi

Çerkez mantısı ama patatesli değil!



Bu yemeği patatesli yapıp sunsaydım eşimin tepkisini tahmin etmek pek de zor değil...Etsever bi kocayla yaşadıkça öğreniyorsunuz ki bazı şeylerin bizim evde hiç şansı yok.  Dolayısıyla bu mantıyı patatesli olarak yapmayı bir an bile düşünmedim. Üstelik işin garibi bir zaman sonra üzüm üzüme baka baka kararıyor ve siz de tıpkı onun gibi oluveriyorsunuz.  Tam bir etsever, ama içimde varmış değil mi?
Mantı ve türevlerine her daim açığım. Hele ki böyle pratik mantıya can kurban! Mantıyı evde yapmayı severim ama benim minik kuzumla biraz zor oluyor, defalarca elini yıka, puzzle yap, lego oyna, elini yıka bu sefer boyama yapalım, meyve yiyelim, dans edelim...Hamur hamur olmaktan, sen de yapacağın işten yılıyorsun. Bu mantıya balıklama atladım o yüzden, çok da başarılı bi sonuç ortaya çıktı açıkcası. Daha önceleri keşfetmeliymişim. Yapınca 40-50 tane mantı çıktı, çok gelir birazını dondurucuya atarım dedim ama Naz dahil herkes çok severek yedi, ertesi güne bişey kalmadı anlayacağınız.

Hamuru:

  • 4 su bardağı un
  • 1,5 su bardağı su
  • 1 çay kaşığı tuz
İç malzemesi:

  • 300 gr kadar yağsız kıyma
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 1 tane kuru soğan
  • tuz, pulbiber, kuru fesleğen
  • zeytinyağı
Üzeri için:

  • sarımsaklı yoğurt
  • tereyağında toz kırmızı biber


Unu, suyu ve tuzu bir kaba alarak güzelce yoğurun. Sert bir hamurunuz olmalı. Ve başarılı bir kıvam için iyice yoğurmalısınız. Ardından yarım saat üzerini nemli bir bezle örterek dinlendirin.
Bu arada kıymalı içinizi hazırlayın. Bu mantıyı patatesli içle hazırlamak da mümkün, zaten orijinali öyle. Bunun için de aynı iç malzemelerinden kıymayı çıkartıp 1 kg kadar haşlanmış patatesi ekliyorsunuz.
Önce kıymayı sonra soğanı ve diğer malzemeleri tavada kavurun ve soğumaya bırakın.
Ardından hamuru 4-5 bezeye ayırın ve kurumaması için üzerini örtün. Bir tane bezeyi alıp tezgahta yoğurun ve mantı hamurundan biraz daha kalın olacak şekilde bir merdane yardımıyla açın. Bir su bardağı ile daireler kesin ve içlerini 1 tatlı kaşığı kadar malzeme ile doldurun.



Hamuru kapatın ve bir çatal yardımıyla iyice kapanmasını, pişerken açılmamasını  sağlayın, hem de güzel görünsünler. Bu şekilde gayet pratik de bir yöntem geliştirdiğime inanıyorum. 


Unlanmış tepsiye yerleştirin ve bol tuzlu suda mantıları pişirin. 
Üzerine sarımsaklı yoğurt ve yağlı sosundan gezdirin. Halujlar hazır, çok şirin ve iştah açıcı değiller mi?

19 Eylül 2012 Çarşamba

Naz' lı 3. tatilimiz, Misya Turu

Bu yıl eşimin işi ile ilgili bazı özel nedenlerden, daha doğrusu birtakım belirsizliklerden dolayı dilediğimizce bir tatil programı yapamadık. Son anda "tamam, tamam hadi orası olsun" deyip seçtik gitti. Ama güzel oldu, güzel geçirilen bir 20 gün tüm yılın yorgunluğunu aldı götürdü üzerimizden. 
ETS tur ile Kuzey Ege( misya ) turuna katıldık. İlk geceden bi miktar beklettik diğer yolcuları. Ertesi gün açılacak olan Kartal- Kadıköy metro açılışının azizliğine uğradık. Kucağımda uyuyan Naz' la otobüse bindiğimi gören tur kafilesi eminim o anda "eyvah, yandık, arabada bebek var!" nidalarını basmışlardır. Ancak tur süresince herkesten bol bol övgüler ve maşallahlar alındı bu konuda. Naz' dan bu konuda biz zaten emindik, diğerleri de bunu yaşayıp görmüş oldular. Gezmeyi, hareket halinde olmayı, yeni yerler, yeni insanlar ve yeni şeyler keşfetmeyi annesi ve babası kadar çok seven kızım büyük insanlar gibi gezilere, tekne turlarına katıldı, rehberi saygıyla dinledi, tarihi turistik mekan, deniz, göl neresi varsa gezip görüp tadını çıkardı.

Gezimiz Foça' yla başladı, Dikili, Ayvalık, Bergama, Cunda, Assos, Bozcaada, Ayazma,  Çanakkale, Şehitlikler, Truva, Tekirdağ ile devam etti.  Hepsi de gerçekten çok güzel yerler olmakla birlikte benim aklım sanırım en çok Cunda ve Bozcaada' da kaldı. Hele ki Cunda' da gördüğüm o deniz ürünlü mezelerin, balıkların hiçbirini daha önce başka bir yerde görmedim. Bol bol alışveriş, magnet koleksiyonuna yenilerini eklemece, nerenin nesi meşhursa çantaya doldurmaca... Bayılıyorum yerel ürünler, farklı farklı hatıralar alıp evimi onlarla doldurmaya. 

İlk duraklarımızdan biri, Şeytan sofrası. Şeytanın ayak izinin olduğuna inanılan yer.


Ayvalık' ta tekne turu öncesi Ayvalık tostu yemeden olmazdı.


Bergama' da acrapole teleferikle çıkarken. Çıkışta oldukça tırstım her zaman olduğu gibi.


Teknede mışıl mışıl uyuyan beyaz kelebeğim...


Naz babasıyla tur rehberimiz Fırat' ı pür dikkat dinlerken...


Ayazma' daki tıklım tıklım dolu, muhteşem balık restoranı. Yemeye doyamadığım mezeler ve ille de kabak çiçeği dolması...


Bozcaada' nın birbirinden güzel lezzetleri: sakızlı bademli kurabiyesi, şarabı, ekmeği, domates reçeli, sakız reçeli, bi de gelincik şerbeti... Allahım nasıl güzel bir aroma çıkmış o narin, o kiskibar çiçekten anlatamam. İnsan içtikçe kendini prenses falan sanıyor, adıma o asil ve kırılgan çiçekten uğraşıp didinip şerbet yapmışlar diye.


 Naz Truva atını incelerken..."Vaaay ne büyükmüş, annemle zor çıktık merdivenlerini, daracıktı, bi de kalabalık ki sorma!"


Naz' ın turdaki en yakın arkadaşı, Ekinsu! Naz 12 yaşındaki Ekinsu ile o kadar iyi anlaştı ki, şimdikilerin tabiriyle kanka oldular.


Üstteki Bozcaada' nın meşhur domates reçeli. Güzel ama bence alt resimdeki gelincik reçelinin hakkı yeniyor. O daha da meşhur olmalı! Enfes.



Feribottan denizi izleyen, manzaraya ve dolaşıp durmaya doyamayan Naz kız. Bir de ailecek çömelelim lütfen. Yolculuğun üçte birini sevgili kızımız sayesinde çömerek geçirdik...


Gezimizin İstanbul ayağında bizi evlerine misafir eden, tee 12 yıllık arkadaşım Güler ve kız kardeşi Betül. Sağolsun Betül bize epey refakat etti, bütün nazımızı çekti, bol bol gezdirdi bizi, Naz' ın kankalarından kendisi. Bir de Nezaket Teyzem var, ellerinden öperim, kanaviçeye başlama sebebim. Bu ara boşladım ama tekrar döneceğim, bayıldım ben bu işe! 


Vee son ayak, Didim ayağı. Naz' ın babaannesi, dedesi ve Mavişehir sitesinde güneşin muhteşem batışı...Sonra da midye dolma partisi....




13 Eylül 2012 Perşembe

Kuru meyveli neffis muffin!


Yatak keyfi yapmaya bayılan kızımı iki haftadır her sabah 08:30' da uyandırmanın vicdan azabını anlatamam. Kalkmasıyla birlikte "Hadi Naz dışarı çıkalım mı?" diyorum hemen yüze bir gülümseme yerleşiyor ve "hıhı" yapıyor başıyla. Tabi son 1-2 gün için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Artık ona da bıkkınlık geldi erken kalkmalardan, okul yoluna koyulmalardan, okuldaki müthiş kalabalıktan, bitmeyen seminer döneminden! Okul açılsın ya, çok açık söylüyorum seminer dönemlerinden nefret ediyorum!


Bu dönemde kuru meyve delisini biraz mutlu etmek, kahvaltılarına renk vermek için çeşitli alternatifler üretmeye çalışıyorum. Okulun kantininde bala batırılmış muffin parçasını kızına yedirmeye çalışan bir garip öğretmen...Etrafında olup biteni anlamaya çalışan, içinde bulunduğu kalabalıktan çook sıkılan ve tek derdi yarım kalan uykusuna geri dönmek olan bir garip Naz...


Marketlerde satılan ayva, portakal, incir gibi meyvelerle hazırlanan kuru meyveleri kullanabilirsiniz. Sadece kuru üzümle yada doğranmış kuru erik, kuru kayısı ile de hazırlayabilirsiniz. Bu arada kuru erikli bi tarifim daha olacak yakında...



  • 2 yumurta
  • 4 fincan şeker
  • 2 fincan sıvı yağ
  • 2 fincan yoğurt
  • 6 fincan un
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 çay kaşığı toz zencefil
  • 1 çay kaşığı tarçın
  • 1 su bardağı kuru meyve (unlanmış)
Tarifteki ölçüler kahve fincanıdır.
Yumurta ile şekeri güzelce çırpın. Yağı ve yoğurdu ekleyerek çırpmaya devam edin. Elenmiş unu ve kabartma tozunu, tarçını, zencefili, en son olarak da unladığınız kuru meyveleri ekleyerek karıştırın.
Muffin kalıplarınıza hamuru pay edin. 14- 15 tane muffin çıkıyor bu ölçülerden. Yine de kalıbınıza göre bu sayı değişebilir. Benim en son İkea' dan aldığım kalıplarım gayet derin çıktı mesela...


Önceden ısıtılmış 170 derece fırında 40 dakika kadar pişirin. 


11 Eylül 2012 Salı

Yoğurtlu semizotu çorbası


Ben bu otlu çorbaları çok sevdim. Kuzu kulağı çorbası, ısırgan çorbası filan derken neden olmasın semizotu çorbası! Üstelik kocam semizotunun kökünü kurutup hepsini eve taşımışken!...O kadar taze ve güzellerdi ki, pek de sesimi çıkarmadım aslında.



  • 1 tane kuru soğan
  • 1-2 diş sarımsak
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1 yumurta
  • 2 yemek kaşığı un
  • yarım bağ kadar semizotu
  • tuz
  • tereyağ+ zeytinyağı
Soğanı ve sarımsağı ince ince doğrayın ve yağda kavurun. Ayıklayıp, doğradığınız semizotunu da kavrulan soğana ekleyin ve bir süre daha kavurmaya devam edin. Üzerine 3-4 bardak kadar su ilave edin ve kaynamasını bekleyin. Bu noktada 2 kaşık kadar bulgur da ekleyebilirsiniz çorbanıza. Ben tercih etmedim, çünkü zaten yemeğini yaparken bulgur ekliyorum, aynısıymış gibi olmasın istedim. Ancak bulgurun bu çorbaya yakışacağını düşünüyorum.
Hazırladığınız yoğurt, yumurta ve un karışımını da çorbanıza ekleyin ve karıştırmaya devam edin. Tuzunu ayarlayın ve 1-2 taşım daha kaynadıktan sonra ocaktan alın.
Vee üzerine benim olmazsa olmazım tereyağında yakılmış kırmızı bibeer!... 

10 Eylül 2012 Pazartesi

Kocamaan bir MERHABA!


Özledim, çook özledim hem de. Tatile çıkmamızla birlikte kocaman bir ayrılık oluştu aramızda. Döneli de kocaman bir 10 gün oldu ama ben bir türlü şu bilgisayarın başına geçemedim. Benim seminer dönemim başladı, Naz da kreşe, sonra kreşin havası çarptı Naz' ı derken günler hep bir koşuşturmayla geçti. Evet benim minik kızımın ilk kez burnu tıkandı, ilk kez böyle ateşlendi ve ilk kez hasta oldu...
Zormuş zor, çalışırken anne olmak çok zormuş. Onu hep özlemek, o bitmeyen suçluluk duygusu, kafada milyonlarca tilki... Anne kız karşılıklı yemeden içmeden kesildik resmen.

Elbette öncesinde nefis bir tatil yaptık. Bütün yılın yorgunluğunu attık, harika vakit geçirdik. 20 gün suya sabuna dokunmadan biriktirdiğimiz tüm stresimizi attık, kilometrelerce yol yaptık, gezdik, gezdik ve gezdik. Tatil ayrıntıları ve biriktirdiğim onlarca yeni tarif, gözlemlerim ve çocuklu tatil ayrıntıları da yakında. 
Herkese iyi haftalar...

Mini mini birler, size de başarılar diliyorum. Okul hayatınızın ilk adımlarını attığınız bugün umarım son derece güzel ve hayal kırıklıkları olmadan geçmiştir.