31 Temmuz 2012 Salı

Bardakta mısır!


Midemiz kazındı akşamın bi vakti, kızımla yaptık yedik.
Bu mevsim malum mısırın tam vakti. En sevdiğim hali de mangalda közlenmiş hali. Belki çok fazla bilen yoktur bu dediğim şeklini mısırın ama öyle kokulu, öyle nefis bişi olur ki, bence haşlanmış mısıra on basar. Tabi her an mangal yakma şansımız olmuyor. Bende haşladığım ve evimizde talep görmeyen mısırları bir bıçakla koçanından ayırıp atıyorum buzluğa. Sonra da salatada mısır, yemekte pizzada mısır veee bardakta mısır oluyor...
Harika bi atıştırmalık!
Tarifim iki kişiliktir.
  • tereyağ
  • 1 diş sarımsak
  • 2 su bardağı mısır
  • 1-2 çorba kaşığı soya sosu
  • 1 çay kaşığı bal
  • 1 tatlı kaşığı ketçap
  • pulbiber, karabiber
  • tuz
  • eski kaşar yada parmesan rendesi
  • 1 tatlı kaşığı nar ekşisi
  • seviyorsanız acısso
Tereyağında dövülmüş sarımsağı soteleyin. Üzerine mısırı ekleyin ve kavurmaya devam edin. Soya sosunu, pulbiberi, karabiberi, balı, ketçabı, nar ekşisini ve tuzunu ekleyip kavurmaya devam edin. 
Ocaktan alınca peyniri ekleyin. Servis yaparken üzerine tekrar peynir ekleyebilirsiniz.
Nefis ve pratik atıştırmalığınız hazır. 
Ben eski kaşar kullandım, hali hazırda o vardı. Eski tadı, o yoğun kıvamı öyle çok yakışıyor ki mısıra...
Minik kızınız "ıh, ıh!" diye işaret ederek bu mısır şölenini sizinle büyük bir zevkle paylaşacaktır.



29 Temmuz 2012 Pazar

Muzlu kek ve herşey seninle güzel' in 100. yayını




Aynı Cafe Fernando' nun maharetli yazarı Cenk' in dediği gibi oldu. Mutfağımda olgunlaşmış duran üç adet muza takıldım ve derhal işe koyuldum. Bu muzlar kek olmalıydı, şöyle orjinal muz aromalı...
Karşıma Cenk' in muzlu keki çıkınca tereddütsüz yapmaya koyuldum. Onun tariflerine güvenim sonsuzdur.
Yaptım, nefis oldu.
Hatta üzerinden 1-2 gün geçmesine rağmen hala yumuşacık duruyor.
Ve hatta üzerinden bir gün geçtiğinde aroması daha da güzel yayıldı, tadı oturdu.


En güzel yanı da malzemesi o kadar az ki, ne süt ne yoğurt istiyor. Hiç de uğraştırmıyor. Süper!
  • 3 tane büyük boy muz
  • 80 gr erimiş tereyağ
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 çırpılmış yumurta
  • vanilya
  • 1 çay kaşığı kabartma tozu
  • 1/ 8 çay kaşığı tuz
  • 1,5 su bardağı un


İşe fırını 170 dereceye getirmekle başlayın.
Muzu elinizle ezerek püre haline getirin.
Muzu ve yağı karıştırın.
Bu karışıma şekeri, yumurtayı ve vanilyayı ekleyin.
Kabartma tozunu ve tuzu ilave edin.
Son olarak elenmiş unu da ekleyin.
30*10 ebatlarındaki baton kek kalıbını yağlayarak hamuru dökün. Önceden ısıtılmış fırında 50 dk kadar, son safhalarda bir kürdan batırmak suretiyle pişip pişmediğini kontrol ederek kekinizi pişirin. 
Unutmadan ben içine bir çay bardağı kadar ceviz ekledim, yalnızca kabuğundan ayrılmış bütün halinde cevizlerden. "İyiki de eklemişim" dedirtti, aklınızda bulunsun.

Bu arada Mart ortalarında başlayan bu güzel serüven umduğumdan daha güzel bir şekilde yoluna devam ediyor. Bu yolda benden desteklerini esirgemeyen ve her zaman yanımda olan başta hayat arkadaşım, sonra da tüm can arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler. Sizin ve bu bloğun bana kattığı mutluluğu ve bunun değeri tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük. Nice 100 yayınlar diliyorum herşey seninle güzel' e!...Dört ayda 20000' e ulaşan tıklanma sayımızda emeği olan herkese bir kez daha teşekkürler...

27 Temmuz 2012 Cuma

Vişne reçeli




Birbirinden sıcak geçen şu günlerde Allah hepimize kolaylıklar versin, dayanılır gibi değil. Hani oturduğun yerde su gibi olma durumları... Yada uykudan kan ter içinde uyanmalar...Su kuşu olan kızım...Serinlesin diye suyla o kadar çok oyun buluyorum ki ona, artık çeşmeden akan suyu görse atlıyor oynamak için. Allah klimayı bulan zihinlere, bu güzelliği evimize kadar taşıyan kimselere zeval vermesin.


Reçeller içinde en sevdiğim gül reçelidir, hatta onun yeri ayrıdır bence, reçelin üst mertebesidir o. Sonra şeftaliyi severim, sonra da vişneyi. Gerçi bana kalsa ben vişneyi o haliyle de gayet güzel tüketirim. Hatta vişnelerin çekirdeklerini ayıklarken bu durumu kızıma da aşılamaya çalıştım, başarılı oldum...
Ben çok tatlı reçelleri sevmiyorum, normalde göz kararıdır herşeyde olduğu gibi bunda da ölçüm ama bu blog sayesinde göz kararlarımı sayıya dökmeyi başardım.



  • 1 kg sapından ve çekirdeklerinden ayrılmış vişne
  • 4 su bardağı şeker
  • 1-2 damla limon suyu
Vişneleri ayıklayıp bir gece önceden şekere yatırın. Sabah kalktığınızda şeker neredeyse erimiş, vişne de suyunu salmış olacak. İçine köpüklenmesin diye bir tatlı kaşığı kadar tereyağ ekleyin ve kısık ateşte kaynamaya bırakın. Kıvamlanmaya başladığında ocaktan alın, bu muhteşem güneşi kullanın ve reçelinizi güneşlenmeye bırakın. Ertesi güne tam kıvamına gelmiş reçeliniz sunuma hazır. Afiyet olsun.

26 Temmuz 2012 Perşembe

MutluMutfaklar'da Ramazan Bir Başka!

Ramazan gelince sofralar şenleniyor, en zorlu yağlar Fairy ile kolayca temizleniyor. Siz de mutlumutfaklar.com’dan lezzetli tarifleri takip edin, bulaşıklarınızı Fairy ile temizleyin!

Mutfaktaki en büyük yardımcınız Fairy'nin hazırladığı mutlumutfaklar.com, ramazanda da işinizi kolaylaştırmaya devam ediyor. Birbirinden lezzetli iftar yemekleri ve sahur önerileri mutlumutfaklar.com’da bir ay boyunca en büyük yardımcınız oluyor. Siz hanımlar için birçok seçeneği bir arada sunan MutluMutfaklar, “İftara ne pişirsem?” sorunuzu cevaplıyor. Size de sadece damak tadınıza göre istediğinizi seçmek kalıyor.

Bu sene ramazan yine sıcak yaz aylarına geldiği için soğuk çorbalar adeta bir kurtarıcı gibi… İşte MutluMutfaklar’dan hem pratik hem de lezzetli bir tarif olan soğuk dırma çorbasının yapılışı:

Soğuk dırma çorbası

1/2 kg yoğurt
2 su bardağı buğday
1/2 demet maydanoz
2 çay kaşığı tuz

Buğdayı yarım saat haşlayın. Ocağın altını kapatıp soğumaya bırakın. Ardından yoğurdu ayran kıvamından koyuca sulandırıp buğdaya ekleyin. Tuzu katıp birkaç dakika karıştırdıktan sonra üzerini maydanozla süsleyerek servise hazır hale getirin.

Soğuk dırma çorbası ve lezzetli daha birçok tarife mutlumutfaklar.com’dan ulaşmak mümkün. Marifetli hanımlar tarifler sayesinde lezzetli yemekler yapıyor ve kalabalık iftar davetleri düzenleyerek sofraları şenlendiriyor. İş bulaşığa gelince de en zorlu yağlar Fairy ile temizleniyor. Fairy Platinum, özel formülü ve 3 bölmeli sıvı içeriği sayesinde hem bulaşıklardaki hem de makinenizdeki yağları temizleyip bulaşıklarınızı pırıl pırıl yaparken siz sadece sevdiklerinizle birlikte iftar sofranızın keyfini çıkarırsınız.

Ramazana özel sürprizlerinden faydalanmak için siz de Fairy’yi Facebook sayfasından ve mutlumutfaklar.com’dan takip edin, temizlik gücünü daha yakından tanırken aynı zamanda hediyeler kazanın!



Bir bumads advertorial içeriğidir.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Yaz pizzası yada patlıcanlı pizza



Evdeki malzemelere ve mevsime göre farklı pizzalar denemeye bayılıyorum. Aslında ben zaten farklı şeyler deneyip, yeni tatlar ortaya çıkarmaya, yemek yapmaya, onları sevdiklerime sunmaya, sonra da karşılarına geçip o ilk tepkilerini almaya bayılıyorum.  Milletin daha lokması midesine inmeden" ee nasıl olmuş, ilk kez denedim bunu..." deyip başlıyorum yemeğimi anlatmaya. Başka bi hayatta olsam kesin bi de aşçılık okurdum...
 Çok memnunum halimden, çok sevdiğim bi mesleği yapıyorum, hele ki anne olduktan sonra her bir çocuğa çok daha farklı bir gözle bakıyorum. O küçücük, tertemiz zihinlere yeni bir şeyler öğretmek, karşılığında çok sevilmek, küçücük bir başarıyı görmek ve de, o kadar güzel ki...Yaptığı işi sevmeyen bir sürü insan var çevremde, bu konuda çok şanslıyım elbette.
 Öğretmenlik hep çok kolay görünür herkesin gözüne, nedendir bilmem.
 Hangisi her tarafından "öğretmenim" sesleri yükselen bir sınıfta, herkesin ayrı ayrı ilgi istediği bir durumda en az 20-30 minik yürekle 40 dakika başbaşa kalmıştır ki! Üstelik o sınıftan çıktığınızda kafanızın ve vicdanınızın rahat olması gerekir. Eve geldiğinde bitmez bi öğretmenin işi, yazısı vardır, çizisi vardır, "yarına ne hazırlık yapsam" derdi vardır, kitapçısı vardır, sınıfın eksikleri vardır, velisi, müdürü, yardımcısı bir de yılın bir yerinde gelip 1-2 ders saatiyle sizi denetlemeye çalışan müfettişi vardır...
Yaşınız 7' dir bazen, bazen 8, bazense 9...
Sabır işidir öğretmenlik, sevgi işidir, mücadele ister her daim, anlamayana defalarca  anlatma, yapamayana elinden tutup yardım etmeyi gerektirir. Sorumluluk işidir, hayat boyu aklınızdan çıkmaz ilk öğretmeninizin size yaptıkları...Korkak yada kendine güvenen bireyler olmanızı, bakarkör yada cin bakışlarınızı ona borçlusunuzdur çoğu zaman.
 Ayrılırken bi yumru saplanır boğazınıza, çocuklarınız olmuştur çünkü onlar sizin, hepsinin huyunu suyunu bilirsiniz, koyar insana...Sevmeden yapılmaz bu meslek...


Çenemi kapatmazsam pizza yalan olacak, sustum...


Ama şunu da isterdim, örneğin Japonya' ya aşçılık okumaya gitmeyi...Off, hayali bile mest ediyor beni! 


Pizzamızın hamuruna ve ara sosuna  ev pizzası' ndan ulaşabilirsiniz.



Üst malzemeleri içinse:
  • 2-3 tane patlıcan
  • 4-5 tane yeşil biber
  • 2-3 tane közlenmiş kırmızı biber
  • rendelenmiş ege tulumu
  • rendelenmiş kaşar peyniri
  • 1 tane domates
  • 1 kase mısır
  • 1 avuç susam
  • 1 küçük boy kuru soğan
  • kekik, tuz

Patlıcanları alacalı soyup, ince halkalar halinde doğrayın. Tulum peynirini ara sosun üzerine yerleştirin ve üzerine de patlıcan dilimlerini. Ardından halka biberleri, yarım ay halindeki soğanları, küp domatesleri ( kabuğu soyulmuş), mısırı, köz kırmızı biberleri, susamı, kekiği yerleştirip önceden ısıtılmış 200 derece fırında 20-25 dakika pişirin. Fırından çıkarmadan önce kaşarını serpin, bu şekilde 2-3 dakika daha fırında kaldıktan sonra alın ve dinlenmesini sağlayın. Dinlenmeden dilimlemeye çalışmayın. 



 Bu peynirler arası patlıcan durumunu çok seviyorum...





24 Temmuz 2012 Salı

Domatesli pilav ve tencerede kolay tavuk



Tencerede kolay tavuk, kayınvalidemden öğrendiğim çook pratik bir yemek olmakla birlikte aynen hazır satılan kızarmış tavuk tadına sahip. Hani lokantaların bazılarında vardır, kuzu çevirme gibi piliç çevirme yaparlar, açsanız mis gibi kokar. Bendenizin aklına hep aynı soru takılır, "o tavukları oraya yıkayıp temizleyip öyle mi astılar acaba?.." 
Şahsıma münhasır, biraz değişik bi insanım galiba. Bazen aklıma öyle şeyler takılıyor ki, kendi fikir baloncuklarımı utana sıkıla kendim patlatmak durumunda kalıyorum...Yoksaa yazıyorum da yazıyorum...



Kolay tavuğumuz için bir bütün tavuk kullanabileceğiniz gibi, benim yaptığım şekilde kalça yada but kısmını da tercih edebilirsiniz. Tek yapmanız gereken tavuğu tuzlamak ve kalın tabanlı bir çelik tencereye yada aynı şekilde bir teflon yada döküm tencereye yerleştirmek. Kapağını sıkıca kapatmak ve kısık ateşte pişmesini sağlamak. Ne yağ ne su eklemenize gerek yok, kendi yağını suyunu çeke çeke pişiyor. Derisi kızardığında dilerseniz diğer tarafına çevirebilirsiniz. Nefisss!




Domatesli pilavı da dedem çok severdi, her yaptığımda anmadan geçemem. 

  • 2 tane rendelenmiş domates
  • 2 su bardağı pirinç (önceden ıslatılmış )
  • 2 su bardağı sıcak su
  • tereyağ+ zeytinyağı
  • tuz
Tencereye yağı ve rendelenmiş domatesi koyun. Domatesin ardından pirinci ekleyin. Pirincin rengi dönene kadar kavurun. Sıcak suyu ve tuzunu da ekleyip kısık ateşte pişmeye bırakın. Suyunu çekince ocaktan alıp, bir kağıt havlu ile kapatarak 10-15 dakika kadar demlenmesini sağlayın.

20 Temmuz 2012 Cuma

Ramazan...



O kadar çok isterdim ki oruç tutmayı ben de büyükler gibi...Ramazan gelmeden günler önce başlardım annemi yemeye:
 "annee, ne zaman kalkacaktık safura, yarın gece mi, off çokmuş daha"
 Safurdu benim için gece kalkmalarının adı...
Uykunun en güzel yerinde bi bakardım annem uyanmış, sofra hazır.
 " Ne o, yoksa beni uyandırmayacak mıydın? ya kendim uyanmasaydım anne?" 
 "Hayır daha erken diye uyandırmadım, daha anca geldi vakit kızım..."
 Çay mutlaka, tok tutsun diye haşlanmış patates, peynir, zeytin, bazlama, gözleme...Ne varsa evde kahvaltılık, ağır bişey tüketilmezdi bizde geceleri.
 Tıka basa bol su içip yatmalar.
Annem uyumazdı, gözümü aralar bakardım, namaza durmuş yada elinde tesbih, dilinde duymaya alıştığım hep aynı dualar...
Ertesi gün öğleye varmadan acıkma halleri ama delikanlı ayakları...
Annem yemek yaparken "tadına bi bak bakalım, sen çocuksun bozulmaz orucun" derdi, nasıl da inanırdım. Bakardım tadına. 
"Anne kaç gün oldu benim sayalım mı?"
İmsakiyede tutulan oruçların üstünü çizmeler... 
"Seninki tekne orucu, öğleye kadar tutacaksın sen..."


Hurma, tarhana çorbası, atılan topla irkilmelerim hatta biraz da tırsmalarım her defasında, birlik, bereket, komşuyla pişen aşı paylaşmalar, mis kokulu fırından yeni çıkmış top atılsa da yesek diye gözünün içine baktığım pide, ilk kaybım dedem, henüz anlamını kavrayamadığım ölmek duygusu...
Eğer niyetli değilsen dışarıda iken ağza lokma koymamak, su bile içmemek, saygıdan...


Çoook özlemişim o çocuğu ben...
Keşke bir saatliğine olsa gidebilsem o günlere, bir saatçik koklayabilsem anneciğimi, o havayı...Yok artık çünkü o havalar burada. O tat yok artık bu ramazanlarda. Yine çok heyecanlıyım bu her yerinden bereket ve iyi duygular fışkıran ay geliyor diye ama...
Çocuk olmak lazım galiba...
Bugünü, yarını düşünmemek...
Oyun oynamak gece yarılarına kadar sokakta acıkmadan susamadan, hoplamak, zıplamak, en çok da peynir çalmak dolaptan...
Anneye sitem edip durmak boş yere, sonra da boynuna dolanmak hep bir kabul edilişle...
" Dedenin yanında çok yeme annem, doymuş gibi yap ben sana mutfakta yediririm" leri anlamaya çalışmak...


Yemek tarifi niyetiyle oturdum bilgisayarın başına ama olmadı, bu saatten sonra olamayacak artık, biraz kendimle başbaşa kalmam gerek.


Hayırlı Ramazanlar olsun herkese...








19 Temmuz 2012 Perşembe

Ev yapımı doughnuts




Hamileyken tanıştım Pınar Reyhan' la. Belki de en doğru yerden hayat hikayesinden, onu tanıdım yani önce. "Anneyim Ben" de o kadar güzel anlatmıştı ki anneliği, altını çize çize, anne olacağım gün için sabırsızlanarak okudum kitabını. 3 çocuklu nasıl da güzel bir anne olunurmuş ondan öğrendim. 




Derken onu takip etmeye başladım, yazdığı gazeteyi, dergisini, en son da internet sitesini. Çok sevdim, çok da severek hep takipteyim. Sevgiyle, çocuğunuzu çok severek ve bunu ona göstererek, "sen bizim için çok önemlisin" diyerek aşamayacağınız engel kalmayacağını ondan öğrendim. Son olarak da bu donutları yapmayı. Evde yapabileceğim hiç aklıma gelmezdi, ta ki Pınar Reyhan ev yapımı doughnuts reçetesi verene kadar. Bayıldım, süper oldu. Ne zaman canım çekse hemencecik yapabildiğim müthiş bişey. Raflarda gördüğümde hep ağzım sulanırdı, şimdi kendi mutfağımda hali hazırda görmek ve "onları ben yapıyorum artık" duygusu mükemmel. Tavsiye olunur. 



  • 2 yumurta 
  • yarım paket kuru maya (aslı yaş mayadır ama ben kurusunu kullanmayı daha pratik buluyorum)
  • yarım su bardağı sıvı yağ
  • 1 tatlı kaşığı tarçın
  • 3 yemek kaşığı şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 4 su bardağı un
Süslemek için: pudra şekeri, bal, erimiş çikolata, antep fıstığı, reçel, meyve şekerlemeleri, hindistan cevizi, siz hangisini arzu ederseniz artık...



Ben bu malzemelerin yarısını kullanıyorum genelde, taze taze sıcak sıcak yiyelim diye. Yarısından 10 tane donut çıkıyor, verdiğim malzemelerden de 20 tane anlayacağınız. Zaten merak etmeyin, ertesi güne kalmıyor...
Tüm malzemeleri bir kapta karıştırın ve güzelce yoğurun. Unlanmış tezgahta 1 parmak kalınlığında açın. Bir su bardağı ile daireler kesin ve yine dairelerin ortasına yeni küçük daireler açın.
Bu şekilde yağlı kağıt serdiğiniz tepside kabarmasını bekleyin. Yaklaşık yarım saat sonra kabardığında kızgın yağda kızartın. Daha sonra henüz sıcakken dilediğiniz süsleme malzemeleriyle donutlarınızı buluşturun. Yağda kızarma işlemini de gözünüzde büyütmeyin şıp diye kızarıveriyorlar, bakakalıyorsunuz ve nefis oluyor...
Donutseverlere ve yeni deneyimleyeceklere afiyet olsun. Sık sık yapacağınız bir tarif olacak emin olun...

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Ekmek yapma makinesinde cevizli ekmek ve" İYİ Kİ DOĞDUN BURÇ"

Bugünlerde yeni doğan minik kızıyla ikinci kez anne olmanın güzelliğini yaşayan canım arkadaşımın diğer minik kuzusu Burç' un doğum günü bugün. Sevgi dolu, gözleri ışıl ışıl parlayan zeka küpü bi yengeç bizim oğlumuz anlayacağınız. Annesi ve Melike teyzesi gibi yani...Öhöm öhöm...
Hayatımıza girdiğiniz andan itibaren bizi yeniden var eden ve bizi başkalaştıran çok güzel varlıklarsınız siz. Doğum günün kutlu olsun Burç,  seni çok seviyoruz. Hayatın hep güzelliklerle dolu olsun, kimseler üzmesin o gülen güzel yüzünü.


Ve bugünkü ekmeğimiz...
En sevdiklerimden...
Üstelik eğer evde ceviz tüketmeyi çok sevmeyen biri varsa çaktırmadan zerk ediyorsunuz cevizi. Zevkle yeniyor hem de, ki ceviz ekmeğe çok yakışıyor. 
Bizim evin o ceviz tüketmeyi sevmeyeni bendenizim...Kahvaltı masamızda her sabah alır yerini ama tarafımdan tüketilmez. Öyle çıtır çıtır ceviz yemeyi sevmiyorum ben, yakıştırdığım bazı yerler var, yada bişeylerin içinde güzel oluyor o kadar...




Neyse ekmeğe kendi rengini veren, müthiş bir kabarma potansiyeline sahip bu mis kokulu cevizli ekmeğimize geçelim.

  • 150 ml  süt (oda sıcaklığında)
  • 200 ml  su  (oda sıcaklığında)
  • 1 çorba kaşığı sıvıyağ
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 3,5 çay fincanı beyaz ekmek unu
  •  1 çay kaşığı şeker
  • 1 çay kaşığı kuru maya
Bipten sonra:

  • 1 su bardağı kabuğundan ayrılmış ve dövülmemiş ceviz





Malzemeleri sırasıyla makinenizin pişirme haznesine koyun ve makineyi temel programda çalıştırınız. 30 dakika sonra makinenizden gelen bip sesi ile cevizi de boşaltın içine. Cevizi bütünler halinde atıyoruz çünkü zaten makine çalışırken bi parça daha ufalıyor cevizlerimiz. Tam kıvamına geliyor yani. Biraz dişe dokunur olmalı zannımca...

Süresi bittiğinde ekmeği çıkarıp dinlendirmeye bırakın. 



17 Temmuz 2012 Salı

Fırında karışık kızartma



Güzel yemektir ama hep biraz zaman alıcıdır. Kızartma işi uzun sürer, ondan sonra ortalığı silip temizlemek, kokan üstünüzü başınızı değiştirip duş almak falan...Saçınıza kadar yağ kokarsınız. Üstelik çok da lezzetli olan ve her daim zevkle tüketilebilecek olan bu yemek fazlaca kalorilidir...
Ne zamandır düşündüğüm şeyi yaptım ve ben de onları fırında kızarttım.
Koku yok.
Her yer batmıyor.
Az yağla koca bi tepsi kızartmanız oluyor.
kalorisi de düşük.
Kızarmış değil fırınlanmış sebze yiyorsunuz ama kızartma tadı alıyorsunuz.
Üstüne bir de domatesli sarımsaklı sos...
Biraz yoğurt.
Nefis...

  • patates
  • biber
  • patlıcan
  • zeytinyağı
  • tuz

Üzeri için:


  • 3 tane domates
  • 3 diş sarımsak
  • zeytinyağı
  • tuz


Fırın tepsisine yağlı kağıdı serin. Üzerine doğradığınız sebzeleri yerleştirin.

Sebzelerin üzerine biraz zeytinyağı gezdirin, biraz da tuz serpiştirin. Önceden ısıtılmış fırında 250 derecede 30 dakika kadar pişirin. 
Domatesi ve sarımsağı sos tenceresine alın ve az zeytinyağında kavurun. Tuzunu ekleyin ve domates suyunu çekince ocaktan alıp servis tabağına yerleştirdiğiniz kızartmanın üzerine dökün.  

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Ustasından et sote



Geçen haftalarda eşimin ailesinin Didim' deki yazlığına hafta sonu ziyaretinde bulunduk. Eşimin neden bu kadar etsever olduğunu öğrenmek için kayınpederime bi bakmak gerekiyor sanırım...
Mutfakta bazı işler her daim kayınpederimindir. Ve bu kez bize özel nefis bi kuzu et sote yaptı. Et sote deyip geçmeyin. Et hakkaniyetiyle pişmedi mi yeseniz de hoş, yemeseniz de... Valla bu konuda hakkını yiyemem, harikaydı. Etin ne kadar, kaç dakika pişmesi gerektiğinden tutun, o sebzelerin özenle doğranışına kadar her noktasını ilgiyle izledim ve takdir ettim. Yalnız bu konuda eşim babasından bişey kapmamış. Mutfak bilgisi ve yemek yapma, pişirme isteğimiz sıfırın altında seyrediyor. Ama zaten ben onu bu haliyle çok sevdim galiba...




Önemli hususlardan biri de tencerenizin kalın tabanlı olması.

  • 1 adet kuzu but (etin en güzel yerlerinden, bizimkisi 1,5 kg civarındaydı, kuşbaşı kıvamından biraz daha küçük doğranmış)
  • 8-9 tane yeşil biber
  • 2 orta boy kuru soğan
  • 10-12 diş sarımsak
  • 3 domates
  • zeytinyağı+ tereyağ
Tencereye eti koyun ve suyunu çektikten sonra 15 dakika daha kavrulmasını sağlayın. Buraya kadar tencerede yalnızca et var, henüz yağ koymadık. Kuzu etinin hafif yağlı kısmı işimize yarıyor. Sakın ağır olacağını ve kokacağını düşünmeyin. Etiniz tazeyse ve usulünce pişiyorsa vallahi kokmuyor et, lokum oluyor.
Daha sonra biraz tereyağı biraz da zeytinyağı ekleyin. İnce ince doğradığınız soğan, sarımsak ve biberi de ekleyin ve kavurmaya devam edin. Etler ve sebzeler piştiğinde artık domatesi ekleyebiliriz. Domates de suyunu çekince tuzunu ekleyin ve ocaktan alın. Yanında soğuk ayranla, ekmeğe bandıra bandıra...

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Şans yıldızı kurabiyelerim



Önündeki bir sürü tarifi geride bıraktırıp, "ille de önce beni yaz " diye tutturdu bu tarif...
Isırıldığında arkadan hafif bir fıstık aroması geliyor. Orjinal tarifinde fındık ezmesi diyordu ama bizim evde fıstık ezmesi sevilir, ondan vardı, bende mevcut bulunandan koydum. Orjinal tarif, en sevdiğim Dr. Oetker' den. Ben birtakım değişiklik ve düzenlemelerde bulundum açıkcası. 
Bu arada glazürler yeni keşfim. Acayip güzel şeyler ortaya çıkarabilirsiniz bu sayede.







  • 3 su bardağı un
  • 1 tutam kabartma tozu
  • 125 gr margarin yada tereyağı
  • yarım çay bardağı şeker
  • yarım çay bardağı bal
  • 1 çay bardağı fındık yada fıstık ezmesi
Üzeri için:

  • 1 yemek kaşığı kadar bal
  • yarım paket kadar Dr. Oetker bitter glazür
Un ile kabartma tozunu karıştırın. Üzerine tereyağ, şeker, bal ve fıstık ezmesini ekleyip yoğurun.
Hamuru unlanmış tezgahta 0,5 cm kalınlığında açın. Biri daha büyük, biri daha küçük olan iki ayrı yıldız şeklinde kurabiye kalıbı ile hamurdan yıldızlar kesin. Benim kalplerim de vardı, onları da kullandım ama yıldız daha bi yakıştı gibi geldi bana. Siz de evinizdeki farklı şekillerden yararlanabilirsiniz.
Eşit sayıda küçük ve büyük yıldız hazırlayın. Pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine sıralayın ve önceden ısıtılmış fırında 170 derecede 10-12 dakika pişirin. Ben hafif kavruk tadını seviyorum,o yüzden fırında birazcık daha tuttum, daha beyaz kurabiyeler için verdiğim süre yeterlidir.
Fırından çıkınca soğumasını bekleyin.
Büyük kurabiyelerin üzerine 1-2 damla bal döküp üzerine küçük kurabiyeleri yapıştırın.
Glazür poşetini kaynamış suya bırakın ve 5 dakika sonra alıp, kenarından çok ince kesin ve kurabiyeleri süsleyin. Glazür donuncaya kadar bekleyin ve servis yapın.




 Bu sıcak havada donacak diye beklerseniz yanılırsınız, atın dolaba donsun, başka çare yok. Hatta şu sıcaklar bitene kadar atın beni de dolaba, geçince çıkarırsınız. Marmaris yanıyooor....

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Lazanya bolonez



Yine en sevdiğim tatlardan biri, lazanya...
Ben beşamel sostan çok hoşlanan biri değilim, o yüzden dışarıda yediğim bol ve yoğun kıvamlı beşamel sostan yapılmış lazanyalar bi parça ağır gelirdi. Ben evde biraz daha "light" hazırlıyorum sosunu, ununu az sütünü fazla tutuyorum.
Ayrıca özellikle tavsiye ediyorum, Barilla' nın lazanyasını kullanın, çünkü önceden lazanyaları haşlamanıza gerek kalmıyor. Malzemeleri üzerine ekleyerek direk fırına atabiliyorsunuz. Çok da başarılı bir sonuç alıyorsunuz , hiç merak etmeyin.
Unutmadan bir paket lazanyanın içinden 20 yaprak çıkıyor. Ben 10 yaprak kullandım. Zaten 10 yapraktan 5 katlı, gayet doyurucu 4 dilim çıkıyor aklınızda olsun. Bu tarif 10 yaprak lazanya içindir.

  • 10 yaprak lazanya
Bolonez sos için:

  • 2 domates
  • 1 kuru soğan
  • 1 yeşil biber
  • 300 gr kıyma
  • 1 havuç
  • 2-3 dal kereviz yaprağı
  • zeytinyağı
  • tuz
  • karabiber, nane
Beşamel sos için:

  • 2 su bardağı süt
  • 3 çorba kaşığı un
  • tereyağ
  • muskat rendesi
Üzeri için:

  • kaşar rendesi
Bolonez sos için tüm sebzeleri ufak ufak doğrayın. Sonra sırasıyla kıymayı, soğanı, havucu, kereviz saplarını, biberi ve domatesi tavaya atarak pişirin. En son tuzunu ve baharatını atın ve ocaktan alın.
Derin dondurucular sağolsun, benim kereviz sapım vardı. Ama yoksa kullanılmasa da olur. Gerçi çok güzel bi aroma veriyor, kerevizi çook seviyorum ve  kıştan mutlaka saplarını doğrayıp dolaba atıyorum.
Beşamel sos için de sos tenceresine yağı alın, unu ekleyin ve kavurun. Üzerine azar azar ve sürekli karıştırarak sütü ekleyin. Kıvamı koyulaşmaya başladığında içine biraz muskat rendeleyin. Sosu ocaktan alın.
Orta boy, lazanyaların sığabileceği boyutta bir fırın kabını önce yağlayın, sonra  yanyana iki yaprak lazanyayı koyun. Üzerine beşamel sostan dökün ve yayın. Onun üzerine bolonez sostan ekleyin ve üstünü yine 2 yaprak lazanya ile örtün.5 katı bu şekilde tamamladıktan sonra en üste kalan beşamel sosu, onun üzerine de kaşar peynirini serpin ve 220 derece fırında üzeri kızarana kadar yaklaşık 20 dakika pişirin.
 Çıkınca 10-15 dakika kadar dinlenmesini sağlayın.   







6 Temmuz 2012 Cuma

Etimek tatlısı



Çocukluğumun favori lezzetlerinden biridir. Tatlıya olan düşkünlüğüm zaten malum. Öyle ki bazı tatlılar aklıma geldiğinde bile mest olurum ve mutlaka yakın zamanda yapmam ve yemem gerekir. O yüzden internette gezinmeyi pek sevmiyorum. İştah açıyor, çok fena...
Kaymaklı ekmek kadayıfı mesela, offf! Her zaman güzelini bulmak nasip olmuyor. Yaptığım bu etimek tatlısını ekmek tatlısına benzetiyorum biraz. Tatlının şurubunu karamelize ediyorsunuz ve etimeğin tadı da kokusu da değişiveriyor. Arada kalan muhallebili kısımda şeker miktarı çok az, dolayısıyla kaymak tadında diyebiliriz. 
Etimekli kısım için:

  • 1 paket tuzsuz etimek
  • 2 su bardağı şeker 
  • 2 su bardağı kaynar su
Muhallebisi için:

  • 1,5 yemek kaşığı nişasta
  • 4 yemek kaşığı un
  • 750 ml süt (3,5 su bardağı)
  • 1 paket vanilya
  • 1 yemek kaşığı tereyağ
  • 4 yemek kaşığı şeker
Şantisi için:

  • 1 poşet krem şanti
  • 1 su bardağı soğuk süt
2 su bardağı şekeri tencereye alın, ocağın altını yakın ve arada karıştırarak şekerin erimesini sağlayın. Çok fazla yakmamaya gayret edin.
Eriyen şekere kaynar suyu ekleyin. Bu noktada şeker katılaşacak,  telaş yapmayın, şerbet kaynadıkça şeker eriyecek ve karamel rengi bir şerbetiniz olacak.




Şerbeti sıcakken orta boy bir tepsiye dizdiğiniz etimeklerin üzerine dökün, bir kenarda beklemeye alın.
Sütün içine şekeri, nişastayı ve unu alın, koyulaşana kadar pişirin. Koyulaşmaya başladığında vanilya ve yağı ekleyip mikserle 2-3 dakika çırpın.
Muhallebiyi etimeklerin üzerine dökün ve soğumasını bekleyin.
Şantiyi sütle çırpıp, biraz dolapta bekletin, muhallebinin üzerine düzgünce sürün ve tatlıyı dolapta soğutup servis edin. 
Bu sıcak yaz günlerinde buz gibi, hafif ve çok lezzetli bi keyif oluyor. Afiyet olsun.



5 Temmuz 2012 Perşembe

Karışık sarı meyve reçeli



Belki ilk kez karşılaştınız bu isimde bir reçelle ama gerçekten güzel oldu. Buzdolabında karşıma çıktılar önce." Hadi bir deneyelim bakalım" dedim ve oldu. Şeftali tadı biraz baskın olsun istedim ve şeftali oranını diğer meyvelere göre biraz fazla tuttum. Çocukluğumdan beri şeftali reçelinin yeri ayrıdır bende. Çok severim. Annem her yıl küçük bir kavanoz olsun illaki yapardı benim için.

  • 15 tane şeftali
  • 12 tane kayısı
  • 14 tane sarı erik (hani şu irice olanlardan)
  • 4 bardak şeker
  • 1-2 damla limon suyu
  • 3-4 tane karanfil
  • 1 çay kaşığı tereyağ
Kayısı hariç diğer meyvelerin kabuklarını soyup, çekirdeklerinden ayırarak doğrayın. Ben meyveleri çok küçültmüyorum doğrarken. Bu işlemi bir gece önceden yapın. Üzerine şekeri ekleyin ve bir gece bekletin. Sabah kalktığınızda şeker neredeyse erimiş, meyveniz hafif sulanmış olacaktır. Karanfilleri ekleyin, ocağın altını yakın ve kısık ateşte pişmeye bırakın. Bu arada tereyağını eklemeyi unutmayın, hem köpüklenmeyi önlüyor hem de parlak bir reçeliniz oluyor.
Şekeri tamamen eriyip kaynamaya başladığında limon suyunu damlatın. 1-2 taşım daha kaynadıktan sonra ocaktan alın.




Ben güzelim yaz güneşini reçelimin kıvamını ayarlamak için kullanıyorum açıkcası. Üzerini bir tülbentle kapatıyorum ve güneşin bütün gün hiç terketmediği terasımda Marmaris sıcağına bırakıyorum. Bir gün böyle bekleyen reçel ertesi gün aldığımda tam kıvamında oluyor ve hiç bozulmadan uzun süre saklanabiliyor. 

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Biberli peynirli örgü börek


Nisan ayında eşimden gelen teklifi hemencecik kabul ettim ve Sofra dergisine abone oldum. Öyledir benim eşim, takip eder, dikkate alır, söyleneni unutmaz, sevdiğim yemek programlarını izleyeyim diye telefonunun alarmını kurar... Öyle güzel bi kalbi vardır işte...
O sayıda dikkatimi çeken ilk tarif olmuştu ıspanaklı peynirli örgü börek.
Öncelikle şekli cezbetti beni. O örgüden hemen ben de yapmalıydım.
İkinci dikkatimi çeken şey ise hamurunda sirke olmasıydı. Bu da demekti ki hamuru ağızda dağılacak, böyle kıyır kıyır nefis bişey olacaktı. 
Taa o günden beri bekletmişim bir kenarda, daha doğrusu unutmuşum gitmiş. Geçenlerde eski dergileri karıştırırken rastlaştık bir kez daha ve bu kez hemen uygulamaya geçtim.
Mevsim itibariyle ben artık ıspanaklı yapmadım, hem de biraz değişik olsun istedim. Bir çok farklı içle denenebilir bana kalırsa.
İç malzemesi için:
  • 1 tane kuru soğan
  • 1 tane kırmızı biber
  • 2 tane yeşil biber
  • zeytinyağı
  • tuz, pulbiber, karabiber
  • 1 kase lor peyniri yada çökelek
Hamuru için:
  • 5 su bardağı un
  • 1 yumurta akı (sarısı üzerine)
  • yarım paket yaş maya
  • 1 çay bardağı yoğurt
  • 1 çay bardağı süt
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 çorba kaşığı sirke
Üzeri için:
  • yumurta sarırsı
  • çörekotu
Soğanı ve biberleri ince ince doğrayın ve zeytinyağında hafifçe kavurun. Karabiber, tuz ve pulbiber eklenmiş peynire ekleyin ve karıştırın.
Unun ortasını havuz gibi açın ve yumurta akını, sütü, yoğurdu, mayayı, yağı ve sirkeyi ekleyin. Kulak memesi kıvamında bir hamur elde edene kadar yoğurun. Yarım saat dinlendirin. Hamuru iki eşit parçaya ayırın ve oval şekilde bir merdane yardımıyla açın. Bunu yapmadan önce hamur açacağınız yere yağlı kağıt sererseniz böreği tepsiye aktarmanız da kolaylaşacaktır.
Hamurun bir parçasını alın ve düz bir zeminde Her iki tarafından da birer santim aralıklarla kesikler atın.


 Ortasına iç malzemeyi koyun ve kesik hamur parçalarını harcın üzerine örgü biçiminde kapatın. 


 Kalan hamuru da aynışekilde hazırlayın.
Çırpılmış yumurta sarısı sürün, çörekotu serpin ve önceden ısıtılmış fırında 170 derecede üzeri kızarana kadar pişirin.


20 dakika kadar dinlendirdikten sonra dilimleyerek servis yapın.


Hamura örgü şeklini verme kısmını çok sevdim, çok zevkliydi...


2 Temmuz 2012 Pazartesi

Silor


Harika bir tavuk yemeği.
Yaza da yakışıyor, hafif ve doyurucu bir öğün oluşturuyor.
Biz çok sevdik. 
Karadeniz' e özgü, özellikle Artvin yöresine özgü bir yemekmiş edindiğim bilgilere göre. 
Bizim evde bundan sonra sık sık pişeceği kesin. Tavuksever bir aileyiz biz. Hele ki eşim,  sağolsun o hepimizden çok düşkün.
Haşlanmış tavuğa dayanamayan, minik parmaklarıyla ha bire didiklemekte olduğum tavuk etlerini işaret eden bir de minik sıpam var.
Ben iki kişilik bir ölçü veriyorum. Yani porsiyonlarınız daha küçükse üç kişilik de olabilir ama bizim eve göre 2 kişi bir de 14 aylık bebeğimiz için yeterli geldi. 
  • 2 yufka 
  • 2 tavuk budu
  • domates salçası
  • tereyağ
  • sarımsaklı yoğurt
Bir yufkayı tezgaha serip, sıkı bir şekilde rulo yapın. 2 parmak kalınlığında kesin ve kestiğiniz yerler yukarı gelecek şekilde yine sıkı bir şekilde fırın tepsisine yerleştirin. Ben iki kişilik yaptığımdan küçük boy bir borcama yerleştirdim. 200 derecede yaklaşık 15 dakika yufkalar kızarana kadar pişirin.


Bu arada tavukları haşlayın. Haşlama suyuna biraz tuz eklemeyi unutmayın. 
Haşlanan tavukları didikleyin.
Kızaran yufkalardan servis tabağına alın. Üzerine haşlanmış tavuk suyundan yufkaları ıslatacak kadar gezdirin. Didiklediğiniz tavuk etlerini yerleştirin. Sarımsaklı yoğurt ve tereyağında hazırladığınız salça sosunu da üzerine gezdirin.  Ve hemen ardından, hiç bekletmeden afiyetle yiyin.